Türkeş: Hep çalıştım

Türkeş: Hep çalıştım

10.03.2016 15:10:57

“Kendimi çalışarak geliştirdim” diyen Arzu Türkeş, öğrencilere hitap eden bir alanda hizmet vermenin etkisinde yenilikleri takip ederek sürdürdüğü iş hayatına dair sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

“HEP ÇALIŞTIM”
Sevginar UYGUN: Kendinizi tanıtır mısınız?
Arzu TÜRKEŞ: 19 Mart 1980 doğumluyum. 37 yaşındayım. İstanbul'da doğdum büyüdüm. Babam İzmir, annem Kayserili. Dört kardeşiz. 3 ağabeyim de okul taşımacılığıyla uğraşıyor. Eğitim sektöründeyiz.
Bakırköy Ticaret Lisesinde muhasebe üzerine okudum ardından hemen iş hayatına atıldım. Okulu bitirdikten sonra ilk olarak staj gördüm. İş hayatına stajla geçiş yaptım. İstanbul Zeytinburnu'ndaki Kraft Torba'da yaklaşık 2 yıl Halkla İlişkiler Müdürlüğü yaptım. Sekreter olarak girdim, Halkla İlişkiler Müdürü olarak ayrıldım.
Sonra Karaköy Güllüoğlu'nun Florya'da bir şubesi vardır; Nuray Güllü Collectıon; Nadir Bey'in eşine açtığı bir ev tekstili mağazası orada Mağaza Müdürlüğü yaptım. Buraya da satış elemanı olarak girdim, mağaza sorumlusu oldum. 3 yıl da orada çalıştım.
İki çocuk annesiyim. Kızlarıma doğum yaptığım sıralar üçer beşer ay iş konusunda ara verdim. Onun haricinde şimdiye kadar hep çalıştım.

Sevginar UYGUN: Selimpaşa'ya nasıl geldiniz?
Arzu TÜRKEŞ: Kayınvalidemler Selimpaşa'da yazlıkçılardı. “İlla çocuklarınızla buraya gelin dediler. Merter'de oturuyorduk, orada doğup büyüdüm. Silivri'ye 10 sene önce geldik. Geldikten sonra gıda işi, kantincilik yapabiliriz diye düşündük. Eşim üniversite mezunu öncelikle o belgesini aldı ve Selimpaşa Lisesinde kantinciliğe başladık. Ondan sonra ben belgemi aldım. 4 yıldır Selimpaşa Prof. Dr. Fuat Sezgin Fen Lisesinin kantinini işletiyorum. Ama 12 yıldır kantinciyiz. Diğer kantindeydik. Fen Lisesini çok seviyorum.

“KANTİNCİLİK ÇOK GELİŞTİ”
Sevginar UYGUN: Kantinciliği bize biraz anlatır mısınız?
Arzu TÜRKEŞ: Kantincilik mesleği eskiden bu tarzda değildi, bizler kendimizi çok geliştirdik. Odamız (İstanbul Kantinciler Esnaf Odası) arkamızda olduğu için daha güçlüyüz. İstanbul Kantinciler Esnaf Odası Başkanımız ayni zamanda Türkiye Kantinciler Federasyonu Başkanı Vahap Osmanoğlu. Merkezi İstanbul'da olan tek Federasyon, Türkiye Kantinciler Federasyonu. Bu İstanbul'daki tüm kantin işletmecileri için önemli ve gurur verici. Bütün kantinlerimiz şu anda bir örnek. Kantinciler Odasının Kadın Kollarında Silivri Bölge Temsilcisiyim. Birbirimizle bilgi alışverişi yapıyoruz. Federasyon sayfamız var. Orada fikir alışverişinde bulunuyoruz. Okulum yatılı ve yemekhanesi var. Kantin olmamıza karşılık bizler de sulu yemek çıkarıyoruz. 10 öğrencinin yemek talebiyle başladık şimdi 100 kişiye yemek veriyoruz. Her gün sulu yemeğimiz artı fast food ve diğer yiyeceklerimiz kantinlerimizde mevcut.

“OBEZİTEYE YOL AÇACAK GIDALARA İZİN VERİLMEMESİ OLUMLU BİR DEĞİŞİM”
Sevginar UYGUN: Kantincilikteki son dönem iyileştirmeleri bir takım yasal düzenlemeler belirledi. Getirilen yenilikler arasında olumlu veya olumsuz olarak gördüğünüz tarafları
paylaşabilir misiniz?
Arzu TÜRKEŞ: Çocuklarımız patates kızartması, cips yiyip kola içiyordu. Bunlar yasaklandı. Şimdi kantinlerimizin hiçbir tanesinde bunlar yok. Obeziteye yol açacak gıdalara izin verilmemesini olumlu bir değişim olarak görüyorum. Olumsuz yanı ise Valiliğin onayladığı genelgemiz çıktı fakat bu daha uygulanma aşamasında değil. Aslında orada net ve açık bir şekilde yazıyor. Çocuklarımız dışarıya çıkmasın çünkü kantinlerde bulamayacağı (satış yasağına uyduğumuz için) yiyeceğe dışarıda çok kolay erişiyor.

“ÖĞRENCİLERİN OKUL SAATLERİNDE DIŞARIYA ÇIKMASININ SAKINCALARI BİLİNMELİ VE ÖNLEM ALINMALI”
Bizi Sağlık Bakanlığından ve Tarım Bakanlığından senede 4 defa denetlemeye gelirler. Portör muayenelerimiz olur. Kantinlerimizde sattığımız gıdaların üretim belgeleri, bütün çalışanlarımızın hijyen belgeleri vardır. Bunları sunmak zorundayız. Okul dışında çocukların ulaşacağı yerlerdeki satışta bir kısıtlama yok. Bizde satışı yasak olan ürünlere öğrenciler okul dışında kolayca ulaşabilirler. Kantinciler olarak biz de bunu istemiyoruz. En azından ailelerin de gönlü böylelikle rahat olacak. Bilecek ki kantinciler denetleniyor. Okul Aile Birliklerimiz dahi gelip bakma yetkisine sahip. Dışarlarda bunlar olmuyor. Öğrencilerin okul saatlerinde dışarıya çıkmasının sakıncaları bilinmeli ve önlem alınmalı.

“AİLELER ÇOCUKLARINI KONTROL ETSİN”
Sevginar UYGUN: Genelde öğrencilerle muhatap oluyorsunuz. Velilerinin dikkat etmesini istediğiniz bir şey var mı?
Arzu TÜRKEŞ: Geçen gün Emniyet Müdürlüğünden bir eğitim aldık. Gerçekten velilerimiz çocuklarını takip etmek zorunda. Aslında biz birer kantinci değil çocukların ikinci annesi, ikinci babasıyız çünkü çocukların her durumunu biz burada gözlemleyebiliyoruz. Öğretmenlerinden saklayabiliyorlar ama ablalarından, abilerinden saklayamıyorlar. Geliyorlar bizimle dertleşiyorlar. Ailelerde mutlaka çocuklarını gözlemliyordur yalnız bu ‘çıkış kartları' adı altında çocukların dışarı çıkıp yemeğe gidebilmeleri için okullarda dağıtılan bir belge var. Çocuklar evine gidiyorsa güzel ama gitmiyorlarsa çok ciddi problem var. O zaman nereye gidiyor bu çocuklar? Hangi kafeye gidiyor ya da hangi kötü alışkanlıkları ediniyor? Ailelerimizden tek ricam bu; çocuklarını kontrol etsinler. Eminim bütün anneler benim gibi düşünüyordur. Ben de bir anneyim o yüzden böyle düşünüyorum.

“KANTİNCİLİK, ÇOK GÜZEL BİR MESLEK”
Sevginar UYGUN: Hem iş, hem eş, hem de annelik üçü bir arada nasıl yürüyor?
Arzu TÜRKEŞ: Hepsi birbirini tamamlıyor aslında. Kantincilik çok güzel bir meslek. Hele de anneyseniz ve o duyguyu hissediyorsanız. Her biri bizim öğrencimiz. Diğer okulumuzdan ve buradaki okulumuzdan 4 kere mezun verdik. Diğer okulumuzdan verdiğimiz mezunlar şu anda Silivri'nin çeşitli yerlerinde iş hayatındalar. Onları gördüğümüz zaman çok duygulanıyoruz. Öğretmenler bile sadece girdiği sınıfı bilir ama biz bütün çocukları tanırız. Öğretmen o derse girmediyse o çocuğu tanımaz ama biz tanıyoruz. Bu güzelliği var. Öğrenciler yaralandığı zaman soluğu kantinde alır, “Ablacım buz istiyorum”, “Ablacım yanık kremi istiyorum” diye. Devamlı bize gelirler. Biz onların yaralarını sararız, manevi olarak da; arkadaşından ayrılan bizdedir. Evde sıkıntısı olan annesine babasına isyan edebiliyor bize anlatıyor onları doğru yönlendirmek zorundayız. Biz bir anne ve baba duygusuyla yönlendiriyoruz.
Kantinciliği çok seviyorum. Yine dünyaya gelsem yine aynı mesleği yaparım. İnsanlarla diyalog kurmayı seviyorum, çocuklarla olunca daha güzel oluyor. Genç kalıyorsunuz devamlı trendi yakalıyorsunuz. Gençlerin neler yaptığını gün gün takip ediyor öğreniyorsunuz. Bir de bizimki Fen Lisesi. Okulumuz 485-490 puanla öğrenci alıyor. Biliyoruz ki bu çocuklarımız yarın mezun olduklarında devletin yada ülkenin çeşitli yerlerinde üst kademe insanlar olacaklar. Daha önceki verdiğimiz mezunlarımızdan yaklaşık 50 tanesi doktor adayı. Pilot olacak öğrencilerimiz var. Her biri arada ziyarete geliyor. En büyük mutluluk bizim için bu...

“OBEZİTEYLE MÜCADELE İÇİN SULU YEMEĞE, SAĞLIKLI YİYECEKLERE YÖNELDİK”
Sevginar UYGUN: Kantin işletmeciliğinde nasıl fark gözetiyorsunuz?
Arzu TÜRKEŞ: Kantin denilince eskiden akla tost, poğaça gelirdi. Şimdi bizim kantinlerimizde dört çeşit dürümümüz var. Lavaş arası köfte dürümü kızlar daha çok tercih ediyor. Ekmek olmadığı için hem rejim açısından hem de lezzet bakımından. Dürüme yeşillik, domates koyarız. Eskiden patates koyardık. Kantinde waffle yapmaya başladım. Kumru yapıyoruz. Her gün 3 çeşit sulu yemeğim çıkar. Çocuklarım bundan çok mutlu. Obeziteyle mücadele için sulu yemeğe, sağlıklı yiyeceklere yöneldik. Her gün mutlaka çorbamızı yaparız, ana yemeği de pilav yada makarna eşliğinde servis ederiz çocuklarımıza. Eski kantinler gelmesin kimsenin aklına. Her yıl Antalya'da yarıyıl tatilinde seminer oluyor. Federasyon toplantısına bütün illerin temsilcileri ve başkanları gelir. Orada 4 gün seminer görürüz. Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığından müsteşarlarımız gelir. Birebir konuşma imkânımız olur. Sıkıntılarımızı dile getiririz, onlar bizlerden istediklerini söyler. Silivri'de köy okulları dâhil 69 kantin var ama bunlardan bir kısmı öğrencisi az okullar. Silivri ve Selimpaşa daha kalabalık ve göz önünde okullar.


“KADIN GİRİŞİMCİLER VE ONLARIN VASITASIYLA TANIDIĞIM HERKES BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİ İNSANLAR”
Sevginar UYGUN: Kadın Girişimciler Derneğiyle tanışmanız nasıl oldu?
Arzu TÜRKEŞ: Rahmetli Kadir Baran Beyi tanırdım. “Böyle bir şey yapacağız seni de aramızda görmek istiyoruz” dediler. Beni böyle bir oluşumda görme düşüncesinden dolayı çok mutlu oldum. Yanlış hatırlamıyorsam 2010 yılında derneğin kuruluşunda ben vardım. Severek katıldım fakat kızım 2008 doğumlu küçüktü. Hiç unutmuyorum Klassis'te bir yemeğimiz oldu. O gece kızım havale geçirdi. Ayağa fırladım, ne yapacağımı şaşırmıştım. Rahmetli eşiniz İlhan Uygun, tüylerim diken diken oluyor, şoförlü arabasını bana tahsis etti. Acilen hastaneye gitmemi sağlamıştı. O zaman Kadın Girişimciler Derneğinin ne kadar önemli olduğunu anladım; Hayat Hastanesinin sahibi hastaneye telefon açmış. Bütün kadro ambulansıyla beni kapıda bekliyordu. Ben orada olmasaydım o insanları tanımayacaktım. Çocuğum geldi hemen müdahale edildi. Şu anda çocuğumun hiçbir şeyi yoksa ben o akşam bunu iki kişiye borçluyum. Biri eşiniz. “İyi olduğunu öğrenin öyle gelin” diye şoförüne talimat vermiş. Eşinizi hiç tanımıyordum orada tanıdım. Kadın Girişimciler ve onların vasıtasıyla tanıdığım herkes benim için çok değerli insanlar.
Kızımın böyle bir sıkıntısı olduğu için ara vermek zorunda kaldım. Aynur Hanım geçen sene yazın kızımın doğum gününü resimde görüyor ve bana bir mesaj atıyor. “Arzu Hanım sanıyorum artık probleminiz kalktı. Artık aramızda görmek istiyoruz sizi” diye. Ben de tabi ki seve seve memnuniyetle dedim ama maalesef ki birçok şeye katılamıyorum. Birçok arkadaşım belki işini bırakıp gidebilir ama kantincilik mesleği bambaşka. Kayınpederim vefat etti inanın kantinimin öğlen yemeğini verdim ve cenazeye öyle katıldım. Ben çocuklara bunu anlatamam. Bizim mesleğimiz sanatçı mesleği gibi. Nasıl ki sanatçı sahneye çıkıp insanları eğlendirmek zorunda biz de çocukları doyurmak zorundayız. Dönen çark gibiyiz. Her zaman çalışanlarıma da söylerim biz bir aileyiz. İçerideki bayanlarım olmasa ben ön tarafta hiçbir şey satamam. Ben olmasam onlar yapsa da hiçbir faydası olmayacak. Biz bu şekilde dönen çarkın içerisinde devamlı koşturup duruyoruz.

Sevginar UYGUN: Aile geleneğinizde siyaset var. Siz siyaseti düşünmediniz mi?
Arzu TÜRKEŞ: Eşim aktif olarak çalışıyor. Rahmetli kayınpederim de öyleydi. Ben fazla katılamıyorum yine benzer iş yoğunluğu sebeplerimden. Gönlüm Sayın Özcan Işıklar'la birlikte. Olabildiğim kadar yanlarında oluyorum ama çok fazla katılıyorum, herhangi bir üyeliğim var dersem yalan söylerim. Yapamıyorum çünkü.

Sevginar UYGUN: Çok bunaldığınızda kafanızı nasıl dağıtıyorsunuz?
Arzu TÜRKEŞ: Dış dünyaya kapatırım kendimi dinlerim. Evime giderim çocuklarımla zaman geçiririm.

Sevginar UYGUN: Bir kereliğine mahsus elinizde mucize yaratabilecek bir güç olsa onu nerede kullanmak istersiniz?
Arzu TÜRKEŞ: Yurtdışına gitmeyi çok istiyorum. Herhâlde onu yaparım. Hep mücadele içinde olduk, şartları güzelleştiririm. Bu kadar çalışmak zorunda kalmazdık.

“ÇOK DEJENERE BİR NESİL”
Sevginar UYGUN: Gençlerle çok yakın temastasınız. Bizim zamanımızın gençleriyle şimdiki nesil arasında nasıl bir fark var?
Arzu TÜRKEŞ: Çok dejenere bir nesil. Bizim zamanımızda müdüre, öğretmene saygı vardı şimdiki gençlikte ben onların hiçbirini göremiyorum. Zaman zaman öğrencilerimi uyarıyorum. Hiçbir şeyden mutlu olmaz hale gelmişler. Akıllı bir nesil. Bizler annemiz bir şey söylediğinde kanıyorduk. Şimdiki çocukları kandıramazsınız. Ama bir o kadar da büyüklerine karşı düşüncesizler. Bizler ailemizden örf adet gördük. Bir şeyler ayıptır ama gençlikte öyle değil. “Ben öyle istedim”, “Canım öyle istedi” diyerek hareket ediyorlar; üzülüyorum açıkçası. Benim okulum için söylemiyorum çünkü gerçekten Fen Lisesi farklı bir lise. Ben düz lisede de bulundum. İmam Hatip Lisesinde de bulundum. Fen Lisesi için lafım yok, gerçekten çok farklı çocuklar; kendilerini derse adamışlar, niye burada olduklarının farkındalar.

“19 YAŞINDA ANNE OLDUM; YİNE OLSA AYNISINI YAPARDIM”
Sevginar UYGUN: Hayatınızda vazgeçemedikleriniz arasında neler var?
Arzu TÜRKEŞ: Eşim ve çocuklarım yani ailem. Ben küçük yaşta evlendim. 19 yaşındaydım ama eşimle son derece uyum içerisindeyim. Eşimle birlikte büyüdüm diyebilirim. Mutluyum. 16 yaşında genç bir kızım var. Boyunca kızı var dedikleri zaman gurur duyuyorum. Hayata çok çabuk atılmış olsam da yine olsa yine yaparım.

YORUM YAP