XXXXX

Tek Partili Koalisyon İktidarı Akp



Muhtemelen sizler Orhan Pamuk'u anlamaya çalışırken ben "baba topu at" fişini birer satır aralıkla 10 kez defterime yazıyor olurdum.
Ancak başlığın bir analizin neticesinde ortaya çıktığını bilseler benimle gurur duyarlardı.
Analiz konumuz başlıktan da anlaşılacağı üzere AKP. Malumunuz AKP kurulduğu günden bu yana girdiği her seçimden birinci parti olarak çıkıyor.
Neden ve nasıl başarılı olduğuna dair yüzeysel bir yorumu da bu sayfada yapmak istedim.
Ben AKP'ye Akıllı Koalisyon Partisi diyorum.
Neden mi böyle diyorum? Derdimi anlatmak için biraz zamanı geriye saralım.
Tarih: 14 Mayıs 2000.  Yer: Ankara ASKİ spor salonu.
Fazilet Partisi genel başkanlığı için yenilikçi kanattan Abdullah Gül ve gelenekçi kanattan Recai Kutal adaydı.
Milli görüş çizgisindeki bir partide genel başkanlık için ilk kez "ciddi" iki aday yarışıyordu.
İki aday da iki yasaklı siyasetçi tarafından destekleniyordu Recep Erdoğan Gül'ü, Necmettin Erbakan ise Kutan'ı. (Asıllar gölgelerini çarpıştırıyordu.)
Sonuçta genel başkanlığı gelenekçiler kazanmıştı. Ancak parti-içi görüş ayrılıkları sürüyordu.
Yenilikçiler, 28 Şubat süreciyle ilgili olarak kendi hatalarını da kabul etmişlerdi. İktidar olmak için Türkiye'nin merkeziyle barışmanın, başta ABD olmak üzere Batı'nın desteğini sağlayacak program ve söylemlerin önemini ve dahası iktidara ulaşmak için yerel unsurlarla işbirliğinin önemi kavramışlardı.
Bu yerel unsurlardan en önemlisi Fethullah Gülen cemaatidir çünkü bu cemaat kadroları ABD diyarlarında yetişmiş ve cemaatin oradaki lobilerle arası fevkaladedir. Ayrıca, ülke çapındaki örgütlenmesi ve propaganda gücü kuvvetlidir.  
Recep Erdoğan ve arkadaşları şimdilerde çok kızdıkları anayasa mahkemesi kapatılınca partiyi satmadan ayrılmış oldular. Bu ayrıntı taban için önemlidir. Zira milli görüşçü taban ihanete geçit vermez.
Yeni parti Batı standartlarında bir program ve söylemi benimsedi. 28 Şubattaki hatalardan ders çıkarttıklarını gösterircesine milli görüş gömleğini çıkardıklarını her fırsatta ifade ettiler. Yerel unsurlardan başta Gülen Cemaati, Kürt burjuvası merkez medyanın desteğini aldılar.
Oysa Gülen cemaati ile Milli Görüşçülerin yıldızı hiçbir zaman barışmadı. Hatta 28 Şubat sürecinde Milli görüşçüler mağdur olurken, Fethullah Gülen cemaati sürece örtülü destek bile verdi. Peki bu birliktelik nasıl oldu?
Gülen cemaati desteğini esirgemedi çünkü yetişmiş ve yetişmekte alan kadrolarına bürokraside yer açabilecek parti AKP'ydi çünkü milli görüş geleneğinden gelen AKP Batı'nin dilinden anlayacak ve anlatacak bürokrat kadroları yoktu. AKP'nin ise kendi tabanıyla ulaşabileceği oy oranı tek başına iktidar için yeterli değildi.
Tek başına iktidar için kollar sıvandı ve bu bağlamda roller belirlendi. Siyasi kadrolar milli görüş geleneğinin, bürokrasi Fethullah Gülen cemaatinindi. Partinin kilit noktalarında ve danışman kadrosunda ise Kürt burjuvasının gönlü alındı.  
 2002 seçimlerinden sonra Gülen cemaati cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gündeme girdiği 2006 yılına kadar AKP'ye mesafeli destek verdi.
Fethullah Gülen, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde cemaatinin iradesinin dikkate alınmasını önemsiyordu ve gereken hamlesini oyunun kuralına uygun olarak yaptı. Gülen cemaati cumhurbaşkanlığı için Abdullah Gül'ü aday olarak öne çıkardı. Siyasi kadroların milli görüş geleneğinden gelmesi ilkesine uygun bu hamlenin üç önemi vardı.
Birincisi, AKP'ye destek vermek için cemaatle AKP arasında diyalogu kuran Gül'ün cumhurbaşkanı olması cemaat - milli görüş koalisyonun ruhuna uygundu.
İkincisi, Recep Erdoğan Abdullah Gül'ü aday gösterirse cemaatin iradesine ram olduğunu ispat edecekti. Aksi halde 2007 genel seçimlerinde cemaatin desteği olmaksızın tek başına iktidar mümkün değildi.
Üçüncüsü, Gülen Cemaati başta ABD olmak üzere Batı'ya daha batılı bir adayı desteklemiş olmanın rahatlığını lobi faaliyetlerinde yaşayacaktı. Cemaatin yetişmiş kadroları Recep Erdoğan'ın profilini fazla Kasımpaşalı! buluyorlardı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde istediğini alan cemaat, AKP'ye güven duymaya ve kendi partisi olarak bakmaya başladı. Gülen Cemaati, medyası, finans şirketleri, eğitim kurumları, düşünce kuruluşlarıyla AKP'ye açık desteğini vermeye başladı.
Kısacası, AKP siyasal kadroları Milli Görüş'ten, bürokratik kadroları ise Fethullah Gülen cemaatine yakın isimlerden oluşan bir koalisyondan başka bir şey değildir.
O nedenle AKP Akıllı Koalisyon Partisidir.
Ve iktidarda da tek partili bir koalisyon vardır.

YORUM YAP