Sevginar Sali

Tek kanatlı kuş; sosyal medya!

Salgının zirve şartlarında önemli bir kısmı zorunluluktan olsa da her birimiz görev ya da sorumluluklarımız hususunda ‘yapma', ‘etme', ‘çalışma' eylemlerinde epey bir esnemeye gittik. Esneyemeyenler de oldu, hatta her zamankinden çok çalışmak durumunda kalanlar da var; onlar da, özellikle sağlıkçılarımız haklarını helal etsinler…

Dün bir misafirimle konuşurken, arada bir günlük köşe yazası yazmaktan kaytarmalarımı savunma içgüdüsüyle olsa gerek “Bu dönemde köşe yazısı yazmak da zor, insanlar can, aş derdinde…” dedim. Konuğum katılır gibi olduysa da “Öyle de selam sabahtan sonra ikinci muhabbet siyaset” diye gül gibi bahanemi yerle bir etti farkında olmadan : )

Siyasetin de verdiği molayı uzatmaya niyeti olmadığı her taraftan “İnin sahaya” çağrıları ile kendini hissettiriyor bir süredir zaten.

Millet İttifakı İstanbul'u kazanmanın 2. yıldönümünde iniş yaptı (zaten pek de terk etmediği) sahaya.

Genelde iktidar kaytarıyor, yerelde muhalefet… Her şeyimiz Türkiye'nin tersi; canına yandığım Silivri! Muhalefet iktidar temsilcilerini zorluyor genel anlamda bu hususta, yerelde yine tam tersiyiz. Silivri'de mührü 29 Mart 2019'da devralan iradenin değil ara vermek, hafta sonu tatili yaptığını bile görmek neredeyse imkansız. Partisine, tavrına söyleyecek söz bulanlar oluyor da saha hakimiyetine laf eden taş olur herhalde! İnsan eleştirirken de överken de Allah'tan korkacak evvela…

Hak, hukuk, adalet deyince yargıdan ziyade epeydir Allah'a sığınıyorum yalan yok! Bence pek çoğumuz de öyle aslında ne mutlu mu diyeyim, ne yazık mı; bilemedim…

Neyse…

Kaybedenler Kulübü üyeliğimin geçmişteki kıymetli hatırasına binaen, toplumlarda ‘kazanandan yana taraf olma eğilimine' inat muhalefete bir kıyak yapayım.

‘Sosyal medya' gazetecilerin ‘en yaygın haber kaynağı' olabilir, ben yine de insan odaklı olanı daha kıymetli buluyorum.

Bu ‘en yaygın mecraya' göz atıldığında Silivri'deki iktidara üzerinden bir gözlemimi paylaşmak isterim.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da geçtiğimiz günler “Sosyal medya belediyeciliği yapmayın, bunun bir işe yaramadığını gördük…” diye buyurdu. Fikren örtüştüğümüz ender tespitlerinden biri!

‘En yaygın haber kaynağı', ‘en erişilir mecrayı' tek kanatlı bir kuş gibi düşünün. ‘İkinci kanadınız', onları çırpacak fiziksel güç/enerji, içinde bulunduğunuz şartları idrak edecek akıl, politika ve stratejilerinizi belirleyecek bilgi ve tecrübeniz var ise sizi tutabilene aşk olsun! Kalkışmaz bile kolay kolay kimse…

Bu bağlamda Volkan Yılmaz'a yönelik “Aynı çalışmanın başına kaç kere gidiyor!?” eleştirisini ele alalım.

Kızacak şimdi yine (Mütemadiyen kızmaya yer arıyor zaten…) bilerek mi, bilmeyerek mi yapıyor dersem ama Abdullah (Mutlu) hocam çok güzel bir söz söyledi: “En akıllı insan bildikleri değil, neyi bilmediğini bilendir”… Her şeyi kimse bilemez, buna yönelik bir istisna ise kesinlikle sayılamam, kimseyi de sayamam…

Uzatmayayım (O da bir zaman dertti; “İşimiz gücümüz var, kısa yaz bütün gün seni mi okuyacağız…” diye sitem edenlere de selam olsun…)... CHP'li bir Meclis Üyesinin geçenlerde İBB'de konuşurken, “Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz” deyişi her satırda elimi titretiyor : )

Başkan Bey, belediyenin her çalışmasının başına giderek onu ‘görünür' kılıyor… Tekrarlarla ‘akıllara kazıyor'. Aşama aşama paylaşarak ‘takip' ve ‘başlanan işlerin kısa sürede tamamlanması'na dair algıyı güçlendiriyor… “Ben işimin başındayım, sizin için çok çalışıyorum, yaptığım işi tamamlayana kadar takip ediyorum…”, “Çok emek harcıyorum…” ve de “Söylediğimi yapıyorum” algısını devamlı işleyen ve altını dolduran bir seçilmişin diğer yandan kanaat önderlerine ihtiyacı da bağımlılığı da azalır. Tesadüfen fethettiği düşünülen ‘Kaleler'in komutasını tekraren kazanması önündeki engeller bir bir süreç içerisinde kendiliğinden ortadan kalkar. 

CHP bundan yaklaşık 10 yıl önce falan AK Parti'nin Teşkilat çalışmalarına gıptayla bakıyordu. Doğru şeyleri örneklene örnek alına alına bugün AK Parti kaybettiği İstanbul'un ardından CHP'ye, İYİ Parti'ye bakıyor!

Uzun lafın kısası ‘umut varsa'; ‘gün de oluyor', ‘devran da dönüyor'!

YORUM YAP