XXXXX

Sosyal Medya

Silivri'nin garip bir huyu var, özellikle teknoloji alanında, bazı gelişmeleri çok geriden ve önyargılı takip ediyor, ancak gariptir, o önyargı yıkılırsa "moda" olup bu defa "cılkı" çıkartılıyor...
Bundan 8-9 sene önce, Silivri'de ilk kez internet haberciliğini ben yapıyordum, sahibi olduğum haber sitesi, her gün, günlük yerel gazetelerden daha fazla haber geçiyor, üstelik videosuyla, fotoğrafıyla, haberleri anında verdiğimiz için çok büyük ilgi görüyordu.
O günün rakamlarıyla, günde 30 Bin'den fazla ziyaretçi sayısına ulaştığımız oldu.
Ne var ki, o zamanın yerel medya patronları, bizim bu girişimimize burun kıvırarak, küçümseyerek baktılar...
"İnternete kim girer, Silivri'de kaç kişi internet kullanır da haber okur?" diye soran kişilerin hepsinin bugün birer internet sitesinin olması, hatta bir çoğunun basılı gazete çıkarmayıp, sadece internetten yayıncılık yapması ve reklam alarak para kazanması işin manidar yönü...
Şimdi aynı senaryo, farklı başrol oyuncularıyla tekrar ediyor...
Günümüzde sosyal medya, artık en önemli iletişim araçlarından biri haline geldi. Facebook, Twitter, Buzz, FriendFeed gibi sosyal paylaşım siteleri ve sosyal medya ortamları, bunların yan uygulamaları YFrog, TwitPic, FourSquare ve diğerleri artık dünyada televizyondan, gazeteden, hatta ve hatta haber sitelerinden çok daha önemli hale geldiler.
Geçtiğimiz gün Amerika'da yapılan bir anket, bu gücü göstermeye tek başına yetiyor. Usame Bin Laden'in öldürüldüğü gün, Amerikan Başkanı televizyonlarda canlı yayındayken, Amerikan halkının çoğu, Laden'in ölüm haberini Facebook ya da Twitter'dan, üstelik de televizyondan bir saniye sonra öğrenmiş. (Bu noktada, Usame Bin Laden'in ölüm haberinin dünyaya duyurulması konusunda, Beyaz Saray'ın müthiş planlı ve adım adım ilerleyen "sosyal medya" stratejisinin detaylarını da okudum, ilgilenenlere de okumalarını tavsiye ederim.)
Libya'da, Mısır'da ve Tunus'ta, şimdi ise İspanya'da muhaliflerin, sosyal medya siteleri üzerinden örgütlenip, eylemlerin buluşma yerlerini ve saatlerini belirlemeleri, buradan birbirleriyle iletişim kurmaları da, bu mecraların bir diğer dikkat çekici yönünü oluşturuyor.
Ülkemizde de geçtiğimiz hafta sonu Taksim'de ve yurdun dört bir yanında düzenlenen "İnternetime Dokunma" eylemleri de tamamen internet üzerinden planlandı...
Türkiye'de daha çok Facebook, o da haber edinme amaçlı değil, birbirlerinin fotoğraflarının altında "Canııım çok güzel çıkmışsın" ya da "Tanışalım mı?" gibi yorumlar yapmak ya da saçma-salak videolar yükleyip bunları birbirlerine paslamak amaçlı kullanılsa da, zaman içinde bir "sosyal medya" kültürünün oluşacağına inanıyorum.
Şu an Twitter ve FrienFeed, bu alanda çok daha "nezih" ve "steril" kalmayı başaran ve "medya" amaçlı kullanılabilen iki site olarak Türkiye'de ön plana çıkıyor.
Daha önce haberlerde okumuşsunuzdur, daha da okuyacaksınız, naçizane benim de emeğimin olduğu planlı bir çalışma sonrası, Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, bu sosyal medya sitelerinde, çok verimli ve başarılı bir biçimde yer alarak, çalışmalarını binlerce kişiye duyuruyor. Hatta ve hatta Işıklar'ın konuşmaları, Twitter'dan canlı yayınlanıyor.
Tabi bunda Özcan Işıklar'ın teknolojiye olan merakı, ilgisi ve bu konudaki ileri görüşlülüğünün katkısı çok büyük...
Peki Silivri'de neden hiç bir siyasetçi, kamu kurumu ya da bürokrat, haydi hepsini geçtim bir gazete ya da basın kuruluşu, sosyal medyada "yeteri kadar" yer alamıyor?
Tamam bazı siyasetçilerin Facebook hesapları var ama onda da "gece kulüplerinde eğlenirken" fotoğraflarını yayınlamaktan başka, bir imaj yönetimi ya da algı yönetimi çalışması, en azından bir halkla ilişkiler çabası göremiyorum.
Oysa sosyal medya aracılığıyla, insanların sizin hakkınızdaki algısını değiştirebilir hatta çok kolay yönlendirebilirsiniz. Dünyada "PR" olarak bilinen ve bir bilim dalı olarak kabul edilen bu olay, Silivri'de bilinmiyor bile...
Tabi durum buyken, kalkıp da "Silivri'de bir sosyal medya analizi ya da takibi yaptıran var mı, sanal alemde ismi ne kadar sıklıkta geçiyor, bunların kaçı olumlu, kaçı olumsuz algıda, olumsuz olanlar neden olumsuz diye araştıran var mı, bunları tespit edip düzeltmeye çalışan var mı?" diye sorsam, "Silivri'de Sanskritçe bilen var mı?" diye sormuş gibi olurum...
Ama bu yazımı kesip saklayın, çok değil 3-4 sene sonra, Silivri'de de bu önyargı yıkılacak ve sosyal medyadan iletişim kurmak, propaganda yapmak moda haline gelecek.
 Umarım Facebook'un "bookunu" çıkarmaları gibi olmaz sonu...
 
KASET SİYASETİ
ÜZERİNE
Buradan altını çize çize, üstüne basa basa söylüyorum!
İnsanların özel hayatına ait izinsiz kayıtlardan, kasetlerden siyasi nema çıkarmaya çalışanlar, hangi taraf olursa olsun namerttir.
Kasetlerini yayınlayarak bir siyasetçiyi ya da partiyi baltalamaya, oy kaybettirmeye çalışan şerefsizdir, namussuzdur, aşağılıktır.
Amaaaa...
Aynı kasetlerden oy toplamaya çalışan, "kaset nedeniyle mağdur olduk oy alırız" diye düşünen, bu yüzden de "Tanrılar kurban istiyor" der gibi, kasetlere kurban verenler de onlardan aşağı değildir!
MHP'nin kaset olaylarının sorumlusu, hiç ağzımda gevelemeden söyleyeceğim, AKP ve Fethullah Gülen cemaatidir.
Fakat Devlet Bahçeli de, ilk dalgadan sonra "isteyerek kurban vermiş" ve bundan "mağdurluk edebiyatı" yaratmaya çalışmıştır.
Kaset siyasetinin müfterisi de, mağduru da, eğer bunun sonucunda "oy" bekliyorsa, ona oy değil, "selam" vermem.
Ha bir de, Silivri'de her gittiği yere cebinde ya da çantasında, açık ses kayıt cihazıyla gidenler, masasında, odasında ses dinleme cihazıyla misafir ağırlayanlar, karşımdaki bana güvenir de ağzından bir şey kaçırır mı diye umanlar ya da bile bile zarf atıp konuşturmaya çalışanlar ile elde cep telefonu, gece kulüplerinde, barlarda hatta otellerde "görüntü" yakalamaya çalışanlar ve gazetecilik yaptığını iddia edenler var ki, onlar şerefsizin de şerefsizi, namussuzun da namussuzu, aşağılığın da aşağılıdır. Nokta.

YORUM YAP