ŞiFA AYI RAMAZAN

ŞiFA AYI RAMAZAN

14.04.2021 11:35:19

“Ramazan”, sözcük olarak “yaz sonunda yağıp yeryüzünü tozlardan temizleyen yağmur” mânâsında “er-ramzâ” kelimesinden veya “Güneş ışınlarından taşların yanıp kızması” anlamında olan “er-ramaz” kelimesinden türetilmiştir. Bu yağmur, yeryüzünü nasıl yıkayıp temizlerse; kızgın yer, üzerinde yürüyenlerin ayaklarını nasıl yakarsa, Ramazan ayı da müminleri günah kirlerinden öylece arındırır. (Râzî, Tefsîr, V, 71.)

On bir ayın sultanı olan Ramazan maide-i Kur'an'dır (Kur'an sofrası), berekettir, ziyafettir. Ramazan, ibadettir, rahmettir, mağfirettir. Ramazan, hem birey hem de toplum için takvadır, korunmadır, şuurdur. Ramazan, esenliktir, dinginliktir, olgunluktur. Ramazan, kardeşliktir, dayanışmadır, paylaşmadır.
Hasılı Ramazan mahza şifadır.
Sözlükte “bir hastalığı tedavi etmek, hastayı iyileştirmek” anlamında masdar olan şifâ' “hastalıktan kurtulma, iyileşme; ilâç” mânasında isim şeklinde kullanılır. Kelime mecazen “cehalet hastalığını giderme” anlamına da gelir (Lisânü'l-ʿArab, “şfy” md.; Kāmus Tercümesi, “şfy” md.). Kur'an'da şifa kelimesi türevleriyle birlikte dört yerde dinî-ahlâkî (et-Tevbe 9/14; Yûnus 10/57; el-İsrâ 17/82; Fussılet 41/44), iki yerde bedenî (en-Nahl 16/69; eş-Şuarâ 26/80) hastalıkların tedavisi ve ilâcı mânasında yer almaktadır.
Bunların ikisinde (el-İsrâ 17/82; Fussılet 41/44) Kur'an'ın inananlar için, birinde ise (Yûnus 10/57) göğüslerde bulunan hastalıklar için şifa olduğu belirtilir. Son âyette şifa mev‘iza, hidayet ve rahmet kelimeleriyle birlikte ve onlarla yakın anlamda kullanılmıştır.
Şifa kelimesi hadislerde de Kur'an'daki kullanımıyla paralellik arz edecek şekilde geçmektedir.(D.İ.Ansiklopedisi,”Şifa” md.)
Şifanın karşıtı olan maraz (hastalık) Kur'an'da genellikle inkâr, şirk, nifak; vehim ve kuşku gibi dinî-itikadî hastalıkları, bir yerde de “şehevî zaaf” anlamında ahlâkî hastalığı (el-Ahzâb 33/12) anlatır. Bedensel hastalıklara ise daha çok marîz (hasta) kelimesi kapsamında işaret edilmiştir. İnanç, düşünce ve karakterdeki sapmayı, bozulmayı ifade eden hastalıkların kaynağı kalb/kulûb ve sadr/sudûr kelimeleriyle belirtilirken itikadî-fikrî ve ahlâkî hastalıklara yakalanmamış ya da yakalandıktan sonra mârifet/yakîn (tevhid) ve tövbe ilâcıyla şifa bulmuş kalpler için “kalb-i selîm” tabiri kullanılır (eş-Şuarâ 26/89). Yûnus sûresinin 57. âyetinde, “Size ... göğüslerdeki hastalıklara şifa olan Kur'an geldi” buyurularak dinî ve ahlâkî hastalıkların ilâcının Kur'an olduğu bildirilir.
Kur'ân-ı Kerîm tevhid öğretisiyle akla, gönüle ve davranışlara âhenk getirmesi, sağlam bir imanla tek yaratıcıya kulluğu öğretmesi, kalbi yanlış itikadlardan ve kişiyi kötü huylardan arındırması, anlamında bir şifadır.
Mümin için Ramazan özel bir zaman dilimidir. Onu değerli ve ayrıcalıklı kılan, insanlığa gönderilen son rehber kitap Kur'ân-ı Kerîm'in bu ayda indirilmeye başlanması, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin bu ayda olması, temel ibadetlerden olan oruç farizasının bu ayda yerine getirilmesi,fıtır sadakası vecibesinin, teravih, mukabele,itikaf gibi sünnetlerin hep bu ayın konusu olmasıdır. Nasıl “şerefü'l-mekân bi'l-mekîn” yani bir mekânın şerefi, o mekanda bulunan sayesinde gerçekleşir ise, aynı durum, zaman için de söz konusudur. Son Peygamber (sav) Yesrib'i teşrifiyle orayı nasıl “Medine-i Münevvere” hâline getirdiyse, son kitap olan Kur'an'ın bu ayda inmesi de, sıradan bir ay olan Ramazan'ı “Mübarek ay” payesine eriştirmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'de, “Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183.) buyrulmuştur.
Oruç, insanın kötülüklere karşı oluşturduğu mânevî savunma sistemi olan takvayı, muhkem ve sağlam bir kalkana dönüştürür. Bundan dolayı oruç yalnız belirli bir zaman yeme ve içmeden el çekmek değil, aynı zamanda her türlü kötülükten sakınmak için iradenin güçlendirilmesi eğitimidir. Oruç sayesinde mümin, ruhunu ve gönlünü takva ile besler ki “takva” Kur'an'ın ifadesiyle; dünyadan ahirete uzanan yolculukta “akıl sahiplerinin en hayırlı azığıdır.” (Bakara, 2/197.)
Ayrıca Peygamber Efendimiz, “Oruç, sabrın yarısıdır.” (Tirmizi, Deavat, 86.)Her şeyin bir zekâtı vardır; bedenin zekâtı da oruçtur.” (Ebu Davut, Zekât, 32.) buyurmuş, irfan ehlinin tabiriyle riyanın bulaşamadığı tek ibadet olan orucun kıymetini Yüce Mevlamızın “...Oruç benim içindir, onun ecrini ben vereceğim...” (Müslim, Sıyâm, 163) müjdesiyle duyurmuştur.
Müslüman, bir taraftan gün içerisinde tattığı açlık duygusunun sağladığı empati ile aç, susuz ve yoksulların hâlinden daha iyi anlayıp onları gözetirken diğer taraftan kötülükle ve kötülerle arasına mesafe koymak suretiyle erdemli mümin olma yolunda adım adım ilerler.
“Oruç (sahibini koruyan bir) kalkandır.” diyen Rasulullah orucun nasıl kalkan olacağını şöyle izah etmiştir: “Oruçlu kimse kötü söz söylemesin ve cahilce davranışlar sergilemesin. Eğer birisi söz veya fiille kendisine sataşacak olursa ona ‘Ben oruçluyum, ben oruçluyum.' desin.” (Buhari, Savm, 2.)
Orucun deruni anlamını kavrayamayan kimseleri ise şöyle ikaz etmiştir Allah Rasulü : Oruçlu bir kimse yalanı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse onun yemeyi içmeyi bırakmasına Allah'ın hiçbir ihtiyacı yoktur.” (Buhari, Savm, 8.)
“Nice oruç tutanlar vardır ki orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz. Geceleri nice namaz kılanlar vardır ki namazlarından kendilerine kalan yalnız uykusuzluktur.” (İbn Mace, Sıyam, 21.)
Layıkıyla değerlendirebilen için Ramazan bulunmaz bir hasat mevsimi, maddî ve mânevî arınma iklimidir. Ramazan'a yetiştiği hâlde onun kadrini ve kıymetini bilmeyen biri içinse, kaçırılmış bir fırsat hatta vebal olacaktır. Hem de Rahmet Elçisi'ne, “Ramazan ayına girdiği hâlde günahlarını affettiremeden bu ayı tamamlayan kişinin burnu yerde sürünsün!” dedirtecek kadar! (Tirmizî, Deavât, 100.)
Sevgili Peygamberimiz sadece oruç tutan değil aynı zamanda orucun da sahibini tuttuğu bahtiyarları ise şöylece müjdeler : Her kim Ramazan orucunu inanarak ve (mükâfatını Allah'tan) umarak tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”( Buhârî, Savm, 6)
Ramazan boyunca ibadet amacıyla gün boyu bedensel ihtiyaçlarını erteleyebilen bireyler aynı zamanda öz denetim becerilerini geliştirmektedirler. Böylece gelişen ve güçlenen öz denetim dinî hayat açısından iki yönlü fonksiyon icra etmektedir: Birincisi günaha sevk eden cezbedici durumlara ve kötülüklere karşı direnç kazandırması, ikincisi ise yerine getirilmesi gereken dinî sorumluluklar ve ahlaki ödevler konusunda güçlü bir motivasyon sağlamasıdır.
Bu anlamda oruç Allah'a teslimiyetten ruhsal olgunlaşmaya, oradan da insanlar arası ilişkileri sağlıklı yürütmeye kadar birçok hususta destek unsurudur.
Yapılan bir çalışmada orucun sosyal etkisinin bireysel etkisinden daha fazla hissedildiği tespit edilmiştir. Katılımcılar orucun yardımlaşma, empati ve hoşgörüyü artırdığı, insanlarla ilişkileri kolaylaştırdığı yönünde fikir beyan etmiştir. (Veysel Uysal, Psiko-Sosyal Açıdan Oruç, s. 205-206)
Tıbbî anlamda Ramazan orucu yılda bir kez aylık detoksifikasyon (zararlı maddelerden temizlenme) zamanı olarak da görülmektedir. (Bkz. A. Özkara, M. Altay, Oruç ve Kanıta Dayalı Tıp, Nobel Tıp Kitabevleri, Ankara 2020.)
Bu yönüyle oruç kişiyi hem fizyolojik hem de psikolojik anlamda rehabilite etmektedir.
Ramazanın bizlere bir başka hediyesi olan Teravih namazına ilişkin İmam Buhari'nin koyduğu başlık dikkat çekicidir: “Ramazan gecelerinde kılınan nafile namaz, imandandır.” Hadislerde bu namaz “kıyâmü"l-leyl” olarak geçer ve bununla, Ramazan gecelerinde kılınan teravih namazı veya gecenin namaz kılınarak kıyamı, kıvamı, ihyası murad edilir.
Devamında ise yukarıda verilen “geçmiş günahların bağışlanması”müjdesi, teravih namazı ve kadir gecesini hakkıyla değerlendirebilen kimseler için de Peygamberimizin dilinden tekrarlanır.(Buhârî, Îmân, 27; Buhârî, Savm,6 )
Bir başka açıdan Ramazan sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın taçlandığı zaman dilimidir. Bir dini ödev olarak fıtır sadakası (fitre) bu ay zarfında ödenir. Müslüman gönüller infak/paylaşma hazzını daha derinden hissederler bu mübarek ayda,çünkü rol model olan Allahın Elçisi Abdullah ibn Abbâs ifadesiyle: İnsanların en cömertiydi.Cömertliğinin zirvesinde olduğu zaman ise Cibrîl ile çokça buluştuğu Ramazan ayı idi.”( Buhârî, Bed'ü'l-vahy, 1)
Hemen hemen bütün tarihî kaynaklar yine bir Ramazan günü(Kadir Gecesi) Peygamberimizin ilk vahyi aldığı sırada Hira'da semayı ve Kâbe'yi seyrederek bir tür itikâf hâlinde olduğunu haber vermektedir. (Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1991, c. I, 173.)
Ramazanın son on gününe, ayrı bir önem veren Kutlu Nebi, mescid-i saadette itikâfa girer, ibadet ve taatle meşgul olurdu. Peygamberimizin bu uygulaması, vefat edinceye kadar devam etmiştir. Her yıl on gün itikâfa girerken, vefat ettiği yılın itikâfı yirmi gün sürmüş, o yıl Ramazan ayında Cebrail'e (as) Kur'an-ı Kerim'i iki defa arz etmişti. (İbn Mâce, Sıyâm, 58.)
Dilimize “mukabele okumak” olarak yerleşmiş bu arz-mukabele uygulaması hala yaşatılmakta iman ehlinin gönül ve zihinlerini Kerim Kitabımızın aydınlığıyla buluşturmaktadır.
Kişinin ibadet amacıyla belli bir süre mescitte kalması/konaklaması anlamına gelen “İtikâf”, kökleri Hz. İbrâhim zamanına kadar giden bir ibadet çeşididir.
Son Elçi'nin Ravza-i Mutahhara'daki Tevbe Sütunu'nun arkasına atılmış basit bir yaygı ve yatak üzerine kurulmuş keçeden mamul küçük bir Türk çadırı (Kubbetu't-Türkiyye) içinde itikafa girdiğini bildirir bize hadis kaynakları (Müslim, Sıyâm, 215)
İtikâf, inziva ya da bir çeşit ruhbanlık değildir. İbadet kastıyla da olsa, kişinin evlenmemesi, dünyadan el etek çekmesi gibi bir tavır İslâm'da zaten yasaklanmıştır.( Buhârî, Nikâh, 1.)
İtikaf dağılan düşünceyi toparlama,yayılan ilgiyi odaklama,menfi duygu ve düşüncelerden arınarak ibadete layık yegane Mabud'a yönelmeyi ifade eder.
Çünkü vâkıf olmak(durmak ) vâkıf olmaktır(anlamak/kavramak).Bu bağlamda itikaf içerisinde yaşadığımız hız ve haz çağında daha bir ehemmiyet arz etmektedir.
Çok yönlü okunabilirse işte bu Ramazan mektebi birey ve toplumun maddî-manevî, ruhi-bedeni, sosyo-ekonomik cümle dertlerine deva, yarelerine şifâ olabilecek müfredata sahiptir...
Diyanet İşleri Başkanlığımızca 2021 Ramazan'ı için tematik olarak işlenmesi hedeflenen ŞİFA ‘nın Covid 19 pandemisinin esaretindeki dünyamıza egemen olması niyazıyla Ramazan-ı Şerifinizi tebrik eder, Şâfî(şifa veren) olan Mevladan cümlemiz için sıhhat ve afiyet niyaz ederim.
Fatih ÖZKAN
Silivri Müftülüğü C.Vaizi

  • ETİKETLER
PAYLAŞ
« Önceki Hoş Geldin Ya Şehr-i Ramazan!
Sonraki » TERAVİH

YORUM YAP