XXXXX

Mazeret, yetersizliğin itirafıdır...

Faruk Türkoğlu'nun ‘mazeretler' üzerine yaptığı değerlendirme ile devam edelim mi?
"Mazeret bir itiraftır. Başarısızlığa kılıf uydurmak isteyenler, önlerine çıkabilecek engelleri ve riskleri işe başlarken dikkate almadıklarını kendi ağızları ile kamuoyuna duyurmuş olur. Hem yetersiz olan hem de bu yetersizliğinin bilincinde olmayanlara da kimse güvenmez.
Mazeret üretiminin temelinde aşağıdaki kişisel zaaflar yatar:
Tembellik: Mazeret üretiminin en önemli nedeni ruh, beyin ve beden tembelliğidir. Tembelliğini çevresindekilerden saklamak isteyenler, çeşitli mazeretler uydurur.
Yalancılık: Bir işi yapmamak veya yaptığı hatanın üstünü örtmek için kullanılan mazeretler, kişiyi giderek gerçeklerden koparır. Çünkü mazeret bir tür yalandır. Başarısızlıkla sonuçlanmış bir işin, girişimin veya seçimin ardından, mazeretleri sıralayanlar ya kendilerini ya da başkalarını aldatır.
Karamsarlık: En tehlikeli mazeretler ise sosyal alanda üretilenlerdir. Toplumsal ve ekonomik hayatta başarısız olanlar, düşük performanslarını haklı çıkarmak için herkesin aynı durumda olduğu mazeretini ileri sürer. "Biz adam olmayız", "Böyle gelmiş, böyle gider" ve "Eller yaya, biz yaya" türünden lafları eden kişi "Herkes kötüyse, ben iyi olmak için niye kendimi yorayım ki" diye düşünüp sorumluluğu üzerinden atar. Diğer insanları, toplumu ve ülkeyi olduğundan daha kötü gösteren karamsar kişi, kendi başarısızlık ve yetersizliğine bahane aramaktadır.
Korku: Hayatın getirdiği belirsizliklerden korkan kişiler hep kenara çekilir ve rutin işler dışında bir görev üstlenmek istemez. Bu korkusunu gizlemek isteyenlerin tek sığınağı da mazeretlerdir. Bu kişiler yapılmak istenen işin imkânsız olduğunu defalarca vurgulayarak çevresindekilerin de cesaretini kırar.
Dirençsizlik: "Başa çıkma" ve "üstesinden gelme" becerilerinden yoksun olanlar bir işe giriştiklerinde önlerine çıkan ilk engelde hemen teslim bayrağı çeker ve mazeretleri ardı ardına sıralamaya başlar.
Bilgisizlik: Kendisinin ve çalıştığı yerin sorunları hakkında çözüm üretemeyenlerin bir bölümü, işlerini yapmak için gerekli olan bilgi ve beceriye sahip değildir. Bilgisizliklerini örtmeyi amaçlayanlar, ister istemez mazeret üretme tuzağına düşer.
Toplumları, insanların geri kalmışlığa, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı ortak mücadelesi ayakta tutar ve geliştirir. Gönlünü ve zihnini mazeretlerle uyuşturanlar ise bu mücadeleden uzak durmak için yedeklerindeki yeni bahaneleri ortaya sürerler: "Ben tek başıma ne yapabilirim ki?", "Faydası olacağını bilsem, her şeyi yapardım",
"Kimi, kime şikâyet edeceksin ki?", "Başım belaya girse beni kim kurtaracak?", "Ne yaparsan yap, işe yaramaz" türü bahaneler, kitleleri sosyal ve siyasi mücadeleden uzak tutar. Sonuçta işler daha da kötüye gidince, mazeretler toplumun ruhunu felç edecek komplo teorilerine dönüşür.

MAZERETLERİN ZİNCİRİNDEN NASIL KURTULURSUNUZ
Sıkışık bir durumdan kurtulmak için arada bir herkes bir mazeret üretir. Ancak mazeret uydurmak bir alışkanlık ve ikinci bir tabiat haline geldiğinde elinizi ayağınızı bağlar. Bir süre sonra mazeretler sizin hayattan ve yaptığınız işten tat almanızı önler. Çırpındıkça çaresizlik-karamsarlık bataklığında daha derinlere çekilirsiniz, Sizin ürettiğiniz mazeretler bir süre sonra daha inandırıcı olarak yine size döner.
Toplumdaki iç dinamizmin, enerjinin ve başarı potansiyelin, mazeret üretimi ile köreltilmesinin sonucu ise daha vahimdir. Böyle bir ortamda içinde bulunduğunuz toplum, değişimin gerektirdiği reformları dış güçlerin baskısı ile yapmak zorunda kalır. Kucağına sığındığınız mazeretler bu kez sizin ve ülkenizin bağımsızlığının tehlikeye girmesine yol açar.
"Mazeret üretimi-edilgenlik-atalet-çözümsüzlük-sorunların birikmesi-yeni mazeretlerin bulunması" şeklinde devam edip giden kısırdöngünün zincirlerinden kurtulmak istediğinizde aşağıdaki önerilerden yararlanabilirsiniz:
- Kendinize ve beraber çalıştığınız kişilere mazeret üretme yasağı koyun.
- Başkalarının uydurma mazeretlerini kabul etmeyin ve onları tatsız da olsa gerçeği söylemeye teşvik edin.
- Kendinizi derinlemesine tanıyın. Mazeret üreterek kendinizi aldatmak yerine gerçeklerle yüzleşin. Kendinizi tüm zaaf ve erdemlerinizle tanımaya gayret edin. Aynaya baktığınızda kendi hatalarınızı itiraf edebilecek cesaretiniz olsun.
- Mazeret jeneratörlerinden, her şeyi eleştiren, devamlı sızlanan ve yakınan negatif enerji odaklarından uzak durun.
- Yönetici olarak, iyi veya kötü yaptığınız her işin sorumluluğunu mertçe kabul edin. Üstünüzdekilere, astlarınızı hiçbir zaman şikâyet etmeyin. Astlarınızın hatalarının sorumluluğunu da yine siz üstlenin.
- Başkalarını suçlayarak değiştiremeyeceğinize göre istediğiniz sonucu almak için kendi tutum ve davranışlarınızı değiştirmeye bakın.
- Sorumluluk alın, parmağınızı taşın altına koymaktan korkmayın. Omzunuza bir sorumluluk yüklendiğinde yere daha sağlam basabilirsiniz.
- "Kurban" rolü oynayarak merhamet dilenmeyin. Karşılaştığınız kişilerden mazeretinizi öne sürerek anlayış beklemekten vazgeçin.
- Bir işe başlarken tüm engelleri ve riskleri ayrıntılı olarak analiz edin. Farklı senaryolar hazırlayarak geleceğin getireceği her tür olumsuzluğa karşı önceden bir önlem düşünün. Hiç beklenmeyen bir aksilik ortaya çıksa bile bunu işin bir cilvesi kabul edip, mazeret üretme tuzağına düşmeyin.
- İşi ve makamı layık olana verdiğinizde daha az mazeret duyarsanız. İşinizde çalışanları değerlendirirken kıdem ve yaş yerine performansı esas aldığınızda mazeretler azalır.
- Başkalarını işaret parmağınızla suçladığınızda, diğer üç parmağınızın sizi gösterdiğini unutmayın.
- İçinde yaşadığımız kritik günlerde hepimiz için iki yol var: Ya ataletimize bahane üretip problemin bir parçası olacağız ya da bir şeyler yapıp çözümün... Siz belki de haklı olan mazeretlerinizi unutarak çözümün bir parçası olmaya gayret edin.”

YORUM YAP