İlker Bayrak

Macbeth

İstanbul Şehir Tiyatrolarından bir haber var. 8 Martta Macbeth prömiyerini yapıyor. Kim bilir kaç defa sahnelenmiştir, Shakespeare'in bu ünlü trajedisi... Batının en tanınmış yapıtlarından biridir Macbeth. Tüm dünyada, doğuda da profesyonel ve amatör birçok tiyatro topluluğu tarafından defalarca oynanmış bir klasik. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Shakespeare oyunlarını çok başarılı bir şekilde sahneliyor. Çağdaş uyarlamalar ve yaklaşımlarla bir sanat şöleni... Başarıyı, Bir Yaz Gecesi Rüyası ve 12. Gece'den hatırlıyoruz. İnanıyorum ki; Macbeth'de harika olacak. Aslında böyle çok klasik oyunları izlemeye hep korkmuşumdur. Oyunun zihnimdeki güzelliği bozulur diye. Saçma bir düşünce belki ama, klasik eserler okunduğunda ayrı bir tat; izlendiğinde ayrı bir tat verir insana... Bazen okuduğunuz zaman bulduğunuz estetik değeri, izlediğinizden bulamayabiliyorsunuz. Bu da büyük bir hayal kırıklığı oluyor. Yazık oluyor sonra... Ama tam tersi de olabilir tabi. Rejisör okuduğunuzda beğenmediğiniz bir yapıttan bambaşka bir eser de çıkarabilir. Bu ihtimal daha zayıf söyleyeyim. Çünkü tiyatro bir dil işidir. Her şeyden önce bir dil işidir. Dekor, kostüm, oyunculuk vs. vs. Hepsi tamam, ama metinde biter her şey. Kurguda, konuda... Ben 8 Martta muhteşem bir oyun izleyeceğime eminim. Macbeth'i , prömiyer gecesinde izleyeceğim için şimdiden seviniyorum. Bakalım, naçizane izlenimlerimi paylaşırım sizinle de...
Peki nedir bu Macbeth? Oyunun, bir kısmı Raphael Holinshed'in ve İskoç filozof Hector Boece'nin İskoç Kralı Mac Bethad (Macbeth) hakkında yazdıklarına dayanır. Tarihsel bir dayanağı olduğu için, gerçeklik algısı yüksek bir oyundur Macbeth. “Gerçeklik algısı” önemlidir çünkü. Macbeth'in hikâyesi, genellikle güç düşkünlüğü ve arkadaşlara ihanet konularında örnek bir hikâye olarak gösterilir. Bazı erdemler belirginleşse de aslında, Macbeth bir psikolojidir. Macbeth aslında kendi halinde iyi bir savaşçı, iyi bir insandır. Savaştan dönerken, cadılardan kral olacağını öğrenen Macbeth, bu kehanetin esiri olur. Şehir Tiyatroları bunu sürrealist bir yorumla sahnelemeyi planlıyor. Kuklalar ve dramatik oyunculukla farklı bir Macbeth bizi bekliyor olabilir, izleyip göreceğiz.
İstanbul'da olanlar şanslı, bir Shakespeare oyunu daha var. 27 Mart Dünya Tiyatrolar günü öncesi ondan da bahsedelim: Coriolanus... Bir Shakespeare oyunu daha... Hem de İstanbul Devlet Tiyatroları imzası taşıyor. Çeviren Özdemir Nutku... 12. Geceyi daha önce haber vermiştim. Üç Shakespeare birden hem de... Trajedi sevenler, tiyatro severler için adeta bir festival... Tiyatrodan eğlence bekleyenler için de bir şeyler söyleyerek bu haftaki yazımızı tamamlayalım. Bazılarını hafakan basar trajedilerde bilirim. Onlar için birkaç geleneksel müzikal daha uygun düşer. Şehir Tiyatroları Yavuz Turgul imzalı bir Yeşilçam klasiği Şekerpare'yi sahneliyor. Birkaç sezondur kapalı gişe oynadığını biliyorum. Henüz izlemedim ama, keyifli bir oyun olduğu fragmanından hemen anlaşılıyor. Yok ben trajedi sevmiyorum, Shakespeare bana uymaz diyenler için bir oyun. Sanatsız kalmayın, tuluat tiyatrolarını hatırlamaksa niyetiniz: Komik-i Şehir Naşit Bey size göre. Türk Tiyatrosu'nun önemli adlarından Naşit Özcan'ın yaşamından kesitler sunan oyun, 19. yüzyıl sonundan 20. yüzyıl ortalarına kadar olan süreçte tiyatromuzun, özellikle de Tuluat Tiyatrosu'nun sıkıntılı dönemlerini, Naşit ve Tiyatrosu'nun yaşadıkları üzerinden aktarıyor. 20. yüzyıl gerçeğinde sinemanın giderek güçlenmesi ve yayılması, Şehir Tiyatroları'nın İstanbul tiyatro yaşamındaki yeri, yaklaşan 2. Dünya Savaşı'nın ülkeye ve sanata yansıyan zorlukları, Tuluat Tiyatrosu'nun yeni yol ayrımlarına girişi, Naşit'in tanıdığı, tanıştığı tiyatromuzun önemli adları, Naşit'in ailesiyle ilişkisi oyunun konusu ve kurgusunda kendine yer buluyor. Yakın dönem Türk Tiyatrosu'na müzikli anlatımıyla, anılarla harmanlanan bir gözle bakan oyun bizleri bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Siz de çıkın bu zaman yolculuğuna... İyi gelecek size tiyatro emin olun. Tarihi bir oyun izleyin, ya da bir vodvil. Shakespeare seveceksiniz diye bir kural yok. Cibali Karakolu da var. Hem de Zihni Göktay gibi bir ustanın oyunculuğu ile... Eeee... E'si koşalım tiyatroya; sanatsız kalmayalım. Bırakın şu kötü televizyon programlarını, biraz zahmete; yerinizden doğrulmaya değer emin olun. İşte bakın o ses, durun, durun...
Evet evet o ses: “Oyunun başlamasına beş dakika var.”
Hadi gecikmeyin, bekliyorlar.
Hoşça Kalın.

YORUM YAP