Kocabaş: AK Parti’nin yerinde olsam sistemi değiştirmezdim

Kocabaş: AK Parti’nin yerinde olsam sistemi değiştirmezdim

13.09.2017 10:09:50

“AK Parti %35'le iktidar oluyordu şu anda %51'i alması lazım” diyen Silivri Sanayici ve İşadamları Dernek Başkanı Hakan Kocabaş, “Diyelim ki ülkeyi 5 sene yönettiniz ama bu ülke hiç güzel yönetilmedi, 5 sene sonra çok iyi bir aday çıktığında Solcu-Sağcı hiç önemli değil inanın yeni yönetime kavuşabilirsiniz. Böyle bir sisteme niye hayır deniyor? Dinamik bir toplum yapımız var ama devletimiz hantal. Bu sistemle inşallah hareket ve canlılık kazanacak. Bir diğer önemli kaygım liyakat. Sistem değişikliği tam olarak sorunu çözmüyor, liyakatın da sağlanması gerekiyor. Bu ikisinin bir gitmesi lazım” şeklinde yeni sistem ile ilgili görüşlerini aktardı.

Ekonomiden, siyasette, spordan eğitime Türkiye ve Silivri gündemindeki pek çok konuyu değerlendirdiğimiz Silivri Sanayici ve İşadamları Dernek Başkanı Hakan Kocabaş, Hürhaber okuyucuları için Sevginar Sali'nin sorularını yanıtladı.

“BİRBİRİMİZİ YİYORUZ AMA YARATICI BİR TOPLUMUZ”
Sevginar SALİ: Ekonomide son durum nedir? Avantajlar ve dezavantajlarımız neler?
Hakan KOCABAŞ: Ekonomiye çıplak gözle bakmak her zaman çok sağlıklı olmuyor. Gittiğim yerlerde bilhassa esnaflarla istişarelerde bulunurum, hep şikâyet var, bu durum sanayicilerde de aynı. Onun içi bu sefer verilere bakmak istedim. Veriler hakikaten çok güzel. Hem TİM hem de TÜİK verilerine baktım. Temmuz ayında enflasyon 9.8. Ağustos ayında 11.7'ye yükselmiş; yalnızca burada bir karamsarlık var, inşallah tek rakamlı seviyelere iner. Enflasyonun artmaması lazım. Geçen yıl Temmuz ayında ihracat rakamlarımız bu sene %28 artmış. 12 Milyar Dolara yükselmiş. Zaman zaman istihdamda gerileme var. TİM verileri de bunları doğruluyor. TİM ve TÜİK verileri arasında çok az fark uyumsuzluğu var, onun dışında gerçekten rakamlar çok iyi. Mesela İstanbul Sanayi Odasının imalat endeksine baktım, o da çok iyi. 78,1 olarak kapasite kullanım oranı gerçekleşmiş. Bunlar güzel şeyler aslında. Bir tek beklemediğim şu vardı; inşaat sektörünün biraz daraldığını, satışların azaldığını düşünüyordum ama geçen yılın verilerine göre %42,6 artış göstermiş. Bunda hayret ettim. Satış rakamlarındaki değerlerin biraz düşmüş olabileceğini düşünüyorum çünkü sıkışan bir sektör var, fiyatların düşmüş olması lazım yoksa bu satışın gerçekleşmesi biraz zor gibi gözüküyor.
Birbirimizi yiyoruz ama yaratıcı bir toplumuz. İmalatlar yapabiliyoruz, sektörümüzdeki yeniliklere uyabiliyoruz. Bunda pazarın çok geniş olmasının da payı var. Yabancılar gibi yetinmiyor, yeter ki o piyasaya girelim diye elimizden gelen bütün fedakârlığı göstererek ihracat konusunda da cesur adımlar atıyoruz, “Çarkımız dönsün diyoruz”.

“ESNAF KONUSUNDA ÇOK ÜZÜLÜYORUM”
Sevginar S.: “Aynı işi yaparak, eskiden daha çok para kazanıyorduk” diyor insanlar. Şimdiki bu parasızlığımızın nedeni ne?
Hakan K.: 20 sene önce işçi karnını zor doyuruyor derdik ama şimdi ben elemanlarıma bakıyorum, hepsinin bir evi, arabası, son model cep telefonları var. Bu nasıl oluyor o zaman? Yaşam standardımızı yükselttik. Gerçekten çok yükselen bir yaşam ve tüketim standardımız var, bunu hak ediyoruz kuşkusuz da üretim ve kazançla destekliyor muyuz bakmak lazım…
Esnaf konusunda hakikaten çok üzülüyorum. Mesela bir ciğerci, düşünüp o işletmeyi açıyor, güzel de iş yapmaya başlıyor, bir bakıyorsunuz bir tane daha ciğerci açılmış, bir tane daha… Bu sefer hepsi iş yapamaz hale geliyor. Buna da aslında devletin bir önlem alması lazım, sınır koyması lazım.

“ALTYAPI SORUNLARI ÇOK BÜYÜK; ELEKTRİKTE İNANILMAZ BİR SIKINTI VAR”
Sevginar S. : Bölgemiz sanayici ve yatırımcıların en acil sorunu ne?
Hakan K.: Sanayi üretiminde gerçekleşen rakamları gördükten sonra bizim için en önemli sorun olarak yine altyapının öne çıktığını düşünüyorum. Özellikle Silivri'nin altyapı sorunları çok büyük, bu sanayiyi çok etkiliyor. Örneğin elektrikte inanılmaz bir sıkıntı var. Önümüzdeki günlerde, kışın çok büyük sıkıntı çekeceğimizi düşünüyorum. Hatta bunun meskenlerde dahi ısınma sorununa yol açacağını düşünüyorum.

“ÖZELLEŞTİRMEDEN DOLAYI ALT YAPI YATIRIMLARI AKSIYOR”
Sevginar S. : Bu tüketimdeki artış ve üretimdeki yetersizlikten mi kaynaklanıyor?
Hakan K. : Sırf tüketimin artması değil özelleştirmelerden dolayı yatırımlar yapılmıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın özellikle bir önerisi vardı, “İstihdam seferberliği başlatalım, herkes eleman alsın” demişti. İstihdama katkımız olsun diye bünyemize yeni personeller dahil ettik. Silivri, İstanbul'un en büyük alanına sahip ilçelerinden, bir de açık alanı çok fazla, BEDAŞ CLK burada 25-30 tane personelle çalışıyor, yetişmesi mümkün değil. Özelleştirmelerden dolayı altyapı yatırımları da bu meyanda çok aksıyor. Buna çok dikkat çekmemiz gerekiyor. Bakanlık seviyesinde ve müsteşarlarla zaman zaman bu dertlerimizi anlatabilmek amacıyla girişimlerde bulunuyoruz. Sağ olsun AK Parti İlçe Başkanımız Rıfat Kutlu da bu konuda bize destek veriyor, ona da teşekkür ediyorum. Silivri hepimizin. Sanayinin elektriği kesildiği zaman konutların da elektriği kesilecek. Bunları ayırt etmek mümkün değil onun için buna şimdiden önlem almamız gerekli. Geçen gün İstanbul Sanayi Odası Başkanına bir yazı yazdım. Rıdvan Mertöz de Sanayi Odasının toplantısındaydı o an. Hemen onun mailine de ilettim hemen toplantıda dile getirdi.

Silivri'nin elektrikle ilgili sorunlarının çözülmesi noktasında yardım edelim diye karar aldılar. O kararın metnini de Rıdvan Bey bana toplantıdayken yolladı. TÜRKKONFED'e ilettim bu gelişmeyi. Rıfat Bey de Silivri'nin bu sorununu Bakanlık seviyesinde görüşme fırsatı bulduğunda ileteceğini söyledi hatta kararın yazılı bir ekini ona da yolladım. O yüzden bu önemler çok değerli.
Sevginar S. : Bu sorun bizim bölgemize mi özel?
Hakan K.: Başka bölgelerde de bu sorunlar elbette ki var ama Silivri 800 kilometrekare küsur açık bir alan, kuş göçleri, rüzgar, don, kar var… Bizim bölgemizin bundan etkilenmesi çok daha kolay ve sıkıntılı oluyor. 25-30 personelle olacak bir şey değil. Buranın en azından bir 10-15 tane deneyimli personelle kapasitesinin güçlendirilmesi gerekiyor, yatırım yapılmasa dahi bu arızaların önüne geçilebilecek seviyeye getirecektir bizi. İnşallah TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) Başkanı vasıtasıyla randevu alabilirsek CLK ile de bu konuyu görüşmek istiyoruz. Her şeyi önce diyalogla çözmemiz lazım. Bunları denedikten sonra olmuyorsa başka yollara başvururuz.

“UÇURUMUN KENARINDAN DÖNDÜK”
Sevginar SALİ: 15 Temmuz'un seneyi devriyesinde Türkiye nereden-nereye geldi?
Hakan KOCABAŞ: 15 Temmuz benim uçurumun tam kenarından döndüğümüze inandığım bir tarihtir. 1918'de dış güçlerin bize yapamadığını bizim içimizden insanlara başkalarının yaptırttığı bir hamleydi bu. Çok şükür girişim durduruldu. Özellikle durduruldu diyorum çünkü bitti diyemiyorum. Burada ulusumuzun birbirine kenetlenmesi çok önemli. Ben insanın hakkının verilmesi taraftarıyım. Cumhurbaşkanı da burada dirayetli bir duruş sergiledi. Hala tek başına mücadele ediyor. Onun için hep birlikte yanında olmamız lazım. Ben zaman zaman yurtdışında gezilerde bakıyorum gerçekten dış siyasetteki elemanların bu kötülüğü yapmış olabileceğine inanmıyorum. Mesela bizim aramızdaki bozulmaya Merkel'in %40 etkisi varsa onun %60'ının FETÖ'den ve oradaki grupların spekülasyonundan dolayı olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü bütün ülkelerde bunların yapılanmaları var. Türkiye'nin bu güzel yüzünün Avrupa'da gösterilmesi gerekiyor, kendimizi hiç anlatamıyoruz. FETÖ örgütlerinin Türkiye'yi anlatması için kurulan o sistem şimdi tam bizim aleyhimize çalışıyor. Ülkemizin en önemli eksiklerinden bir tanesi bu. Buna çok üzülüyorum. Bunun bir darbe girişimi olarak gösterilmesine ben çok karşıyım. Bu bir darbe girişimi değil. Bu ülkenin parçalanmasına yönelik bir işgal girişimiydi. Bu sadece FETÖ elebaşısının işi olabilecek kadar küçük bir iş değil. Bazen arkadaşlarım sosyal medyada yazılanları anlatıyor. Sosyal medyada olmadığıma hakikaten seviniyorum. İnsanın gerçekten kanına dokunan bazı şeyler var. Bunların önüne geçmenin çok önemli olduğuna inanıyorum.

“KADİR TOPBAŞ, “BEN SÖZÜMÜ YERDE BIRAKMAM” DEMİŞTİ”
Sevginar S.: Referandum sürecinde SİAD ve üyelerinin gündeme taşıdığı (İBB Başkanı ve Ticaret Bakanı ziyaretlerinden sonra) konularda bizimle paylaşabileceğiniz gelişmeler oldu mu?
Hakan K.: 1/100 bin planlarda sanayinin işaretlenmemesi ile alakalı sorunumuzla aşağı yukarı 10 yıldır uğraşıyoruz. 17 tane kuruluşun içerisinde sadece Büyükşehir Belediyesi'nin hayır oyuyla biz bu noktada takıldık. Alipaşa, Selimpaşa ve aynı zamanda Çanta-Kınalı bölgesinde sanayimizi oluşturamadık. Kadir Topbaş, “Ben sözümü yerde bırakmam” demişti. Son toplantımızda da yine aynısını tekrarladı. Sene sonuna kadar 1/100 bin planlara çalışma yapılıyor. İşaretleneceğini söyledi. Bekleyip görmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Çok da karamsar bakmak benim yapımda yok. Son ana kadar olumlu bir açıyla bakmanın sanki daha iyi olacağına inanıyorum o yüzden şu anda karamsarlıkla bakmıyorum ama zor ilerliyor bu iş. İnşallah revize edilen 1/100 bin planda bu 3 bölgenin sanayi olması için işaretlemeler yapılacaktır. Çok fazla ilerleme kaydettiğimizi söyleyemeyeceğim, sadece bekleyeceğiz…

“SİLİVRİ İÇİN DE BİR ŞEYLER YAPABİLİYORSAK YAPALIM”
Siyasi parti ayrımı gözetmeksizin, yanlış veya eksiklik gördüğümüz yerlerde uyarımızı yapmayı görev biliyoruz. İster kendilerini oy kaygısıyla ister hizmet için düzeltsinler, amaçları ne olursa olsun yeter ki çözüm noktasında topluma yardımcı olunsun. Sadece kendi sorunumuzu dile getirsek olmaz mı olur ama Silivri için de bir şeyler yapabiliyorsak yapalım. Mesela son günlerde özellikle hafta sonları Selimpaşa'dan Kumburgaz'a kadar uzanan bir kuyruk var. 15-20 gün önce bu iş için ne yapabiliriz, Silivri SİAD olarak bir talepte bulunabilir miyiz diye girişimlerde bulundum. Herkesin bilmediği bir şey, çok şükür ki şu anda oradaki proje kabul edilmiş sadece ihale edilecek. Bir battı çıktı projesi hayata geçirilerek çözümü sağlanacak.
Gümrük Bakanımız gelmişti. Kendisine dosya vermiştik. O dosyayı 2 gün sonra direk Bakanlıktan bizden istediler yani ilgileniliyor. Bazı şeyler yapılabiliyor, bazı şeyler eksik, bazı şeyler geç yapılabiliyor. Ben bu dönemde özellikle Başkanlığım sırasında her talebimizin kaile alındığını görmekten aslında bir vatandaş olarak mutluluk duyuyorum. Demek ki her vatandaşın talebine ilgiyle bakılıyor diye düşünüyorum.

“BU SEÇİMLERİN BELİRLEYİCİSİ YURTDIŞINDAKİ ERDOĞAN DÜŞMANLIĞI OLACAK”
Sevginar S.: Ekonomi ve seçim pek birbirine iyi gelen kavramlar değildir… Üç seçimin gerçekleşeceği 2019'da 1,5 yıl kala bu sürece yönelik yatırımcıların hissiyatı nedir?
Hakan K.: Çok haklısınız özellikle bizim gibi ülkelerde seçim ekonomisi çok uygulanıyor. Son 10 yıldır seçim ekonomisinin mümkün olduğunca az yapıldığını görüyorum. Bundan da mutluyum. Önümüzdeki seçimlerde de çok fazla seçim ekonomisine gidilmeyeceğini düşünüyorum. Gidilmezse bizim için de her şey yerinde olur. Bu seçimlerin belirleyicisi yurtdışındaki Erdoğan düşmanlığı olacak, bu benim düşüncem. Yurtdışındaki Erdoğan düşmanlığının da seçimlere biraz darbe olacağını düşünüyorum. O yüzden seçimlere yakın bir spekülasyon yaratılırsa yurtdışındaki özellikle büyük devletler tarafından bir darbe olursa o zaman ekonomide bir kargaşa olabileceği endişesini taşıyorum. İnşallah olmaz çünkü ekonomimiz gerçekten sağlam temellere oturtuldu, uzun zamandır da rayında gidiyor. Ama bir bakıyorsunuz başaramadıkları şeyleri bir spekülasyon yaratarak dolar, euronun yükselmesine yol açıyorlar. Ekonomideki dalgalanmalar bizim için çok önemli. Siyasette bu çalkantıların elimine edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Söylenilenler insanın ağrına gidiyor. Türkiye çok güçlü bir devlet. Türkiye Atatürk'ün kurduğu ama Osmanlı'ya dayanan ve bu tarih boyunca da gerçekten dünyaya örnek olmuş bir devlet yapısına sahip bir ülke. Böyle sağlam bir ülkenin bazı şeyleri bence alttan alır vaziyette olmaması lazım. Hatta bazen geçmişte çok saygı duyduğum büyükelçileri televizyonda seyrediyorum; çok korkak tavırlar gösteriyorlar, bizim bu işe karışmamamız lazım gibi, gerçekten çok üzülüyorum. Bence büyük devlet olmak önemli görüşlere sahip olmakla oluyor. Biz büyük bir devletiz, büyük bir devletin de dünya siyasetinin içinde söz sahibi olması lazım.

“TÜRKİYE'DE BİR DİKTATÖRLÜĞÜN OLDUĞUNA, OLABİLECEĞİNE İNANMIYORUM”
Sevginar S.: Yurt dışındaki Erdoğan düşmanlığının nedeni Türkiye'nin daha iyi yönetilmesine dair anlayış mı, yoksa dik duruşu mu?
Hakan K.: Türkiye'nin çıkarlarını çok dik bir şekilde savunduğu için bu Erdoğan düşmanlığı. Ben Türkiye'de bir diktatörlüğün olduğuna, olabileceğine inanmıyorum. Cumhurbaşkanının söylemleri zaman zaman sert olabilir, haklı da olduğunu düşünüyorum, dünyadaki Müslümanların bence tek dayanak olabilecekleri ülke Türkiye olarak görüyorum. Bunun için de yurtdışında Erdoğan'ı indirmenin peşinde olan insanlar olduğunu düşünüyorum. Bunun için de karşıt söylemlerin arttığını düşünüyorum. Marmaris'te Cumhurbaşkanımızın kaldığı, silahlarla odalarının tarandığı o oteli gördüm. Eğer ben olsaydım yerinde, diktatör olurdum, orayı kim o hale getirdiyse kellelerini alırdım. Ama Cumhurbaşkanının ben kamuoyunda böyle şey ortaya koyduğunu görmedim. Eğer Erdoğan diktatörse orada diktatörlüğünü yapıp onların işini bitirmesi lazımdı. Yurt dışındaki Erdoğan düşmanlığının kesinlikle büyüyen, gelişen bir Türkiye'nin önünü kesmek için yapıldığını düşünüyorum.

“SEVMEYEBİLİRSİNİZ AMA TÜRKİYE CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI SAYGIYI HAK EDİYOR”
Ülkemizin içinde çeşitli siyasi görüşler olabilir, bunu yadırgamıyorum ama yurtdışında bir olmamız lazım. Cumhurbaşkanını sevmeyebilirsiniz ama bence Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı saygıyı hak ediyor. Referandum süreci öncesinde bir yazı hazırlamıştım. Hatta gazetelere de yollamıştım. Çünkü bir sıkıntı görüyordum. Türkiye için hayırlı olan sonucun çıkması çok önemliydi. Ben devletteki bu sistemin değişmesinin hantallığı gidereceğine inanıyorum. Hatta o süreçte arkadaşlarıma, “Bu ülkenin Sol iktidar da görme hakkı var ama eski sistemle göremez” demiştim.

“AK PARTİ'NİN YERİNDE OLSAM SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEZDİM”
AK Parti'nin yerinde olsaydım bu sistemi değiştirmezdim. %35'le iktidar oluyordu şu anda %51'i alması lazım. Ve şöyle; diyelim ki ülkeyi 5 sene yönettiniz ama bu ülke hiç güzel yönetilmedi, 5 sene sonra çok iyi bir aday çıktığında Solcu-Sağcı hiç önemli değil inanın yeni yönetime kavuşabilirsiniz. Böyle bir sisteme niye hayır deniyor? Dinamik bir toplum yapımız var ama devletimiz hantal. Bu sistemle inşallah hareket ve canlılık kazanacak. Bir diğer önemli kaygım liyakat. Sistem değişikliği tam olarak sorunu çözmüyor, liyakatın da sağlanması gerekiyor. Bu ikisinin bir gitmesi lazım. Liyakatlı bir seçimle 2019'da yeni bir sistem bizi inşallah çok daha iyi yerlere getirecektir diye düşünüyorum.”
Devam edecek...

YORUM YAP