XXXXX

Karakaş In Anlattıkları

Ak Parti İlçe Başkanı Metin Karakaş ile bir aydır yapmayı düşündüğümüz ve sürekli araya bir şeyler girdiği için ertelemek zorunda kaldığımız röportajı nihayet geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdik. Karakaş soruları pek beğenmedi gerçi. Kendini anlatmaktan duyduğu mahcubiyet sürekli kendini hissettirse de aslında çok dolu olup da sustuğu fazla şey olduğunu kolayca hissedebiliyorsunuz.
Arkasındaki desteğe ve 2009 yerel seçimlerin kaybedilmesi sonrasında çöken teşkilatı, ilçe başkanlığı görevini üstlenerek ayağa kaldırdığına ne kadar güvenirse güvensin (hiç söylemiyor bunu), siyasette hedeflere kişiyi bağlayanın ince bir ip olduğunun farkında Karakaş. Sözlerini özenle seçiyor, ifadelerinin yaratacağı farklı algıyı sürekli hesap ediyor.
Ne kibirli olduğunu düşündürecek kadar başarılarından söz edip güçlü olduğunu söyleyebiliyor ne de kendisine yöneltilen ve bundan sonra gelecek saldırılar karşısında zayıf olduğunu hissettirecek kadar güçsüz görünmek istemiyor.
Siyasi yönünü ekonomik gücüyle tamamladığı bir gerçek. Ekonomik olarak güçlü olmayan hiçbir kişi veya yapıda bağımsızlıktan, güçten söz edilemez. Bir kuruluş veya kişinin para kazanması eleştirilir ama bu olmazsa ayakta kalamayacağı ve kendisi gibi olamayacağı hep göz ardı edilir. Siyasette de bu aynı, basında da. Bir yayın kuruluşu bir başkasının desteği ile ayakta duruyorsa görevini tam olarak yerine getiremez.
Karakaş’ın siyasi hayatını göz önünde bulundurduğunuzda istikrarlı bir yükselişin söz konusu olduğunu görürsünüz. Bu da siyasetçi olarak doğru adımlar attığını kanıtlar. Yaptığı işe ne denli konsantre olduğunu ortaya çıkartır. Ak Parti yerel seçimi kaybederken, bu sürecin ardından Karakaş ilçe başkanı olurken siyasi yükselişini sürdürdü. 2004’te belediye başkanlığına aday adayı oldu, aday yapılmayınca ‘küstüm oynamıyorum’ demedi. Partisinin adayı ve belediye başkanına destek verdi. 2009 yerel seçimlerinde herkes “Metin Karakaş aday adayı olacak” diyordu olmadı. Hüseyin Turan’ın yanında yer alarak, siyasi istikbal beklentilerini bir dönem daha erteledi.
Üstlendiği görev başlığının altını da ciddi gerekçelerle doldurma gayreti hiç eksik olmadı.
Siyaseten “fedakarlık” olarak yorumlanan bir çok karar aşamasından bugüne gelindiğinde gördüğümüz şu ki, yükselişini hıza odaklamadı. Çabuk, hızlı, kolay zaferlerin peşine hiç takılmadı.
Karakaş, yavaş yavaş, sindire sindire yükseldi. Söylediği gibi “Kolayı sevmem, bana hep zor gelmiştir”… Kolayı seçtiği anda kaybetmek ile yüz yüze kalacağını biliyordu ve bunu hiç unutmadı. Kaybetmeyi sevdiği söylenemez, kim sever ki?!
Siyasi hırsları olmadığını söylüyor ama ben bu noktada kendisine katılmıyor. Aklının önüne geçen hars gösterisi sergilemedi sadece bugüne kadar. Bunun da olmayacağı garantisi yok... Elinizdeki güç ne kadar büyükse kontrolü yitirmeniz o kadar kolay oluyor.
Kolay elde edilenlerin kaybetmesi de kolay oluyor.  
Ak Parti İlçe Başkanı tırnaklarıyla kazıyarak, bugünlere geldiğini söylüyor… Çektiği zorlukların, sıkıntıların ardından tabi ki hedefine ulaşmak ister. Hedefine bu denli yaklaşmışken kaybedeceği şeyin hayatında radikal kararlar almakla eşdeğer tutuyor. “Fazla zorlamayacaksın” derken, yerel seçimlerin ardından koşullar çerçevesinde siyaseti bırakmaktan söz ediyor.

Haberin devamı 25.10.2011 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…

YORUM YAP