Başbakan'ın "azınlıklara malları geri iade edilecek" açıklamasından bahsetmiş ve Silivri'de, başta Fatih Camisi'nin altındaki tarihi kilise-sarnıç ile, Aziz Nektaryus'un evi başta olmak üzere, Selimpaşa, Değirmenköy, Ortaköy, Fener gibi yerlerdeki kilise ve binaların, gerçek sahiplerine, yani Ermeni-Rum cemaatlerine geri verileceğini yazmıştık.
Sonunda da, bu mekanların "din-kültür turizmine" katılması ile, Silivri'nin, Meryem Ana'nın kilisesinin olduğu Efes gibi, turizmde çok önemli bir yere geleceğini söylemiştik.
Hemen başladı, "vay kafir, vay satılmış, vay yabancı uşağı" teraneleri...
"Misyonerlikle" falan suçlandım...
Birtakım misyonerler çarşıda pazarda uluorta İncil dağıtıyorlarmış. Sana her duruma göre seçilmiş birtakım dualar salık veriyor, toplantılara çağırıyorlarmış.
Ben de onların ekmeğine yağ sürüyormuşum...
Tabi bu saydıkları "protestan" etkinlikleri. Katoliklerin ve Ortodoksların böyle bir çalışmaları yok, Silivri'de mallarını geri almaya çalışan Rum Patrikhanesi de Ortodoks ama olsun, bu kafada olanlar için alayı "gavur" değil mi nasıl olsa?
Yani adamlar Silivri'de, atalarından kalma kiliselerini tekrar ibadete açsalar, kırk yılda bir gelip ayin yapsalar, sokaktan izleyen, ya da bunları otobüslerle gelirken falan gören halkımız etki altında kalıp "ihtida" edecek de, üstelik bir de kiliseler arasında taraf tutacak, papaya karşı çıkacak falan... Bak sen...
Mütedeyyin Müslüman vatandaşın Hristiyanla hiçbir sorunu yok. Onun da "kitap sahibi" olduğunu biliyor ve saygı gösteriyor.
Haberin devamı 12.09.2011 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…
