Eren: Pes etmemek lazım

Eren: Pes etmemek lazım

23.03.2016 14:58:32

Silivri Kadın Girişimciler Derneği yazı dizimizin bu haftaki konuğu derneğin kurucu yönetim kurulu üyelerinden Zeynep Eren. Eşi Merhum Ziya Eren ile birlikte atıldıkları iş hayatı sorumluluklarını vefatı sonrasında tek başına ve şimdilerde oğlu Alper Eren'in desteğiyle sürdüren Zeynep Eren verdiği mücadeleyi anlattı.

Sevginar UYGUN: Kendinizi tanıtır mısınız?
Zeynep EREN: Rusçuk'un Karan Vırbovka köyünde doğdum. Ekonomi lisesinde okudum Rusçuk'ta. Okulu bitirdikten sonra 2 yıl bir tekstil fabrikasında muhasebeci olarak çalıştım. Sonra evlendim Kubrat'a gelin gittim. Eşim inşaat mühendisiydi. Razgarad'ın bir inşaat firmasının şubesinde eşim şantiye şefiydi. Ben de onun yardımcısıydım. O şekilde 10 sene çalıştık. 1989 yılı göçüyle Türkiye'ye, Silivri'ye geldik.

Sevginar UYGUN: Neden Silivri?
Zeynep EREN: Eşimin uzaktan bir akrabası vardı. Bize yardımcı olmaya çalışıyordu ama “Akraba olduğumuzu söylemeyin. Ben sizi yolda gördüm, buldum ve yardımcı oluyorum böyle söyleyin” diyordu. Utanıyordu bizden. Sonra biz bir şeyler yapmaya başladıktan sonra uzaktan olan bu akraba yakın oldu. Silivri'ye geldikten sonra belki bir sene kadar eşim ilk önce bir inşaat firmasında çalıştı. Ondan sonra Mimaroba-Sinanoba'da emlak konutları teşebbüsünde görev aldı. O sıralar Silivri'de Belediye Konutları ihalesinin yapılacağını duyduk. Eşim, “Ben katılacağım, deneyeceğim, olursa olacak” dedi. Sağ olsun, Selami Değirmenci o zaman Başkandı. Artık onun katkısı oldu mu, olmadı mı bilemiyorum ama ihaleyi bize verdiler. 4 blokun işçiliğini aldık. İlk bloklardı bunlar. Orada başladık. Eşim ustaları Silistra köylerinden topladı, bir ekip kurdu aynı zamanda Emlak Bankası Konutlarında da çalışmaya devam ediyordu. Onlar bize çok yardımcı oldu. Maaşı yüksekti, inşaat malzemeleri almaya sıfırdan öyle başlamıştık.

Sevginar UYGUN: Siz ne yaptınız o süreçte?
Zeynep EREN: Oğlum o zaman küçüktü, 3 yaşındaydı. Çalışmadım. İhaleyi alınca o zaman muhasebe işlerine bakmaya başladım. Şahıs olarak başladı, firma değil. Hatta o dönemlerde Silivri'nin beşinci vergi rekortmeni olmuştuk. Hatta bir arkadaşı eşime takılmış bunun üzerine “Sen yılın vergi rekortmeni değil enayisi oldun” diye… Biz her şeyi usulüne göre yaptık tabi.

“DELİ CESARETİYLE İŞ HAYATINDA ATILIMLARIMIZI SÜRDÜRDÜK”
Sevginar UYGUN: Belediye konutları yapımından sonra inşaat sektöründe nasıl devam ettiniz?
Zeynep EREN: Vazgeçenler ve yapamayanlar olunca 4 blok daha verdiler bize. Toplamda proje 5 kişiye ihale edilmişti ayrı ayrı. Gelişim Sitesini de biz yaptık. Gözde Sitesini yaptık. Soydaşlar'ın sitesini yaptık. Küçük Sanayi Sitesi de bizim projemizdi. Bu esnada tabi Albi İnşaat Limited Şirketini de kurduk. Bir tane ortağımız vardı; Piraye Hanımın kocası Refik Mutlu, eşim ve ben üçümüz şirket kurduk. Ofisimizde çalışmaya başladık. Eşim vefat edene kadar inşaat şirketiyle devam ettik. Eşim 2001 yılında vefat etti.
1991-1993 yılları arasında şahıs olarak çalıştık. 1994 yılında Albi İnşaat'ı kurduk. 1995'te kooperatiflerin bloklarını yaparken belediye KENTAŞ Hazır Beton'u kurdu. Bloklar bittikten sonra onu da ihaleyle satışa çıkardılar. Biz talip olduk. Kimse cesaret edemedi çünkü araçlarının hepsi çok kötü haldeydi. Blokların arasındaydı, doğru dürüst bir yeri de yoktu. Deli cesareti mi diyeyim bilmiyorum. Eşimle bir şeyler yapmaya çabalarken kafa kafaya verdik ve belki yapabiliriz düşüncesiyle ihaleye girdik. Aldık. Birikmiş çok az paramız vardı. Borca girdik. O zaman bankalar bizi tanımıyordu. Tefecilerden bile kredi aldık bunları ödemek için. Ama başardık. İki sene içinde KENTAŞ'ı ödedik.
1999 depreminden 2 ay sonra eşim hastalandı. Sanırım deprem eşimi etkiledi. Her insanın vücudunda kanser hücreleri vardır. Zayıf anını bekler. O zaman yazlıkta kalıyorduk. Ben evde kalıyordum geceleri o arabada yatıyordu. O kadar etkilenmişti. Depremden 2 ay sonra beni (cilt lekesi) kanamaya başladı. Anında teşhis konuldu; Malign melanom, en kötü cilt kanseriydi. Yani kurtuluşu yok. Tedavilere başladık. Çapa'da, “Artık yapılacak bir şey yok” dediler. Oğlumla ikimiz Amerika Houston'daki dünyanın en büyük kanser hastanesi MD Anderson Kanser Merkezi'ne götürdük onu. Oğlum o zaman 14 yaşındaydı. 8,5 ay orada kaldık. Hiçbir işe yaramadı. Sadece 2-3 ay daha uzadı ömrü. 2001 yılı Ocak ayında döndük. Şubat ayında da vefat etti.

“BAZEN KENDİME SORUYORUM; KURTLAR ARASINDA NASIL BAŞARIYORUM”
Sevginar UYGUN: Nasıl devam etti hayatınız?
Zeynep EREN: Bir inşaat şirketi, KENTAŞ beton şirketi, 14 yaşında bir çocuk ve eşimin sülalesiyle uğraşmak zorunda kaldım. Acımı Amerika'da çektim. Amerika'da her şeyi yaşadım ve bitirdim. Eşim gittikten sonra ağlamakla sızlamakla bu işlerin olmayacağını düşündüm. Bu aşamaya gelene kadar çok çabaladık. Ben de onun yanındaydım. Tüm bunları çar çur edemezdim. Yalnız değilim bir de oğlum var. Her şeyi karşıma aldım, mücadele ettim. Eşimle birlikte çalışmasaydım buna cesaret edemezdim çünkü çok zor. Bazen hala kendime soruyorum; kurtların arasında nasıl başarıyorum?

“KOLAY KOLAY PES ETMİYORUM”
Sevginar UYGUN: Nasıl aşarıyorsunuz gerçekten?
Zeynep EREN: Ben de bilmiyorum. Belki de karakterim nedeniyle. Pes etmiyorum kolay kolay. Sakin görünüyorum ama aslında öyle değilim. Haklı olduğum takdirde sonuna kadar mücadele ediyorum. Eşimi kaybettiğimde annesiyle babası da hayattaydı. Onlar bana karşı geldiler. Eşimin iki ablası ve çocukları var. Oğlunun malı herkesin hakkı diye düşünüyorlardı. Hâlbuki öyle değil. Sahip olduklarımızı biz Bulgaristan'dan getirmedik. Miras olarak gelmedi. İkimiz çalışarak yaptık. Benim yanımda ol ki benden yararlan ama benim karşıma çıktılar. Her şeyi yaptılar. Ben yine de onlara zarar vermeden hep yardım ettim, uzaktan da olsa elimi üzerlerinden hiç çekmedim.

Sevginar UYGUN: İnşaat şirketi devam ediyor mu?
Zeynep EREN: Piraye Hanımın kocası Refik Mutlu'ya devrettim. KENTAŞ'la devam ettim.
Belediyeden konutlar bölgesindeki yerimizden çıkmamız gerektiğini belirten bir yazı geldi. Kentaş'ın yeri Gazitepe yolunda Abdullah Aliye Can Anaokulu civarındaydı. Yerleşim alanı olduğu söylediler ki hala bizim imarımız çıkmadı oradan. 2002'de bizi oradan çıkarttılar ama hala tarla gözüküyor. Etrafımız blokla doldu ama bizde imar yok öyle duruyor. Çok iyi hatırlıyorum petrol ofisi BP'ye, Varnalı'ya bir de bize geldi şehir dışına çıkmamız ile ilgili yazı. Onlar hiç kımıldamadı yerinden. Biz Göçmenler yasalar ve kamu kurumlarına saygılıyız. Çık denildi diye çıktım tarla aramaya. Bulduk ve yeniden şantiye kurduk sıfırdan. Yine bir sürü borca girdik.

“AKŞAMLARI KAFAMI YASTIĞA KOYDUĞUM ZAMAN RAHATUYUMAK İSTİYORUM”
Sevginar UYGUN: KENTAŞ Beton'da nasıl hizmet veriyorsunuz?
Zeynep EREN: KENTAŞ Beton'da 2006'ya kadar beton ürettik. 2007'den sonra BETONSA'yla beraber çalışıyoruz. Üretim ve kaliteden BETONSA sorumlu. BETONSA da beton satıyor biz de beton satıyoruz. Lojistik, kepçe ve pompalama hizmetlerini biz veriyoruz çünkü yer, santral ve makine bizim. AKÇANSA bize kira ödüyor bu hizmetler için. Benim çimento fabrikası almaya ne niyetim, ne de gücüm var. Betonun kalitesinde en önemli şey çimentodur. Onun için çimentoyu üreten firma kalitesinden de sorumlu olsun diye düşündüm. Rekabet edemez duruma gelmiştik. Biz Silivri'de ilk betoncuyuz. Yeni firmalar geldi, haksız rekabet koşulları oluştu. Ben akşamları kafamı yastığa koyduğum zaman rahat uyumak istiyorum. Onun için ben kaliteden sorumlu olmak istemiyorum. Bu sebepten AKÇANSA'nın arkasına sığındım. Geçtiğimiz sene Kentaş Beton'un 20. yılını kaydettik.

Sevginar UYGUN: KENTAŞ Gıda'yı ne zaman kurdunuz?
Zeynep EREN: 2009'da Tunbar'a ortak oldum. Vedat Tunbar'ı tanıyordum ama iş konusunda anlaşamadık. Neyse ki şirketin tamamını bana devretti ve oğlumla ikimiz devam ettiriyoruz. Ünvanını değiştirdim. Daha önce Tunbar'dı artık Kentaş Gıda oldu.

Sevginar UYGUN: Kentaş Gıda nasıl gidiyor?
Zeynep EREN: Silivri merkez ve Edirne'de şubemiz var. KENTAŞ Gıda'nın en önemli bayiliği Süper Fresh. Süper Fresh'in Trakya bayisiyiz. Avcılar'dan Çanakkale'ye kadar bütün Trakya dağıtımı bizden sorumlu. Polonez'in Trakya bayisiyiz. Soslar, sirkeler ve turşularda Kühne ve Sabancı'nın Esaslı Meziyet markası ile donuk köfte, nugget, dönerlerinde Trakya bayisiyiz. Pelit'in ürünü Balonya Pastalarının da Trakya bayisiyiz. Bir de Altınköy kaşarlarının dağıtımını yapıyoruz. Müşterilerimiz ulusal ve lokal marketler, kafe ve restoranlar, okul kantinleri. Bunlara mal dağıtıyoruz. 12 tane plasiyerlerimiz var. Önden sipariş topluyorlar, arkadan da arabayla dağıtımını yapıyorlar. Yeni bir bayilik almaya çalışıyoruz Ekol Gıda; sanırım anlaşacağız.

“İŞİN MALİ TARAFINA ÇOK DİKKAT EDERİM”
Sevginar UYGUN: İş hayatında şunları asla yapmam ya da şunlara çok dikkat ediyorum dediğiniz konular var mı?
Zeynep EREN: İşin mali tarafına çok dikkat ederim çünkü ipin ucunu kaçırırsan hiçbir şey yapamazsın ve sana da kimse yardımcı olamaz.

“KAGİDER'DE OLMAKTAN KEYİF ALIYORUM”
Sevginar UYGUN: Kadın Girişimciler Derneğiyle (KAGİDER) tanışmanız nasıl oldu?
Zeynep EREN: Silivri Sanayici ve İş Adamları Derneği (SİAD) üyesiyim zaten. O zaman rahmetli Kadir Baran teklif etti. Ben ilk önce istemedim çünkü zaten SİAD'ın üyesiyim KAGİDER'in üyesi olmam neyi değiştirir ki diye düşündüm. Kadir Baran ısrarcı davrandı. O şekilde dahil oldum. Kurucu üyelerindenim. Ben pek onlarla çalışamıyorum zamanım yok çünkü ama iştirak ettiğim programlardan keyif alıyorum.
Aynı zamanda 10 yıldır LİONS Kulübü üyesiyim. Orada da çok özel ve güzel dostluklarımız var. Lions Ailesinin bir ferdi olmaktan onur duyuyorum.

“MORALİMİ DÜZELTMEK İÇİN TORUNUMU GÖRMEYE GİDİYORUM”
Sevginar UYGUN: Hayatınızda yeni heyecanlar var. Babaanne oldunuz. Nasıl bir duygu?
Zeynep EREN: Çok güzel bir duygu, herkese tavsiye ederim. Moralimi düzeltmek için torunumu görmeye gidiyorum. Çok tatlı 6 aylık oldu.

“İNSANLAR BENİ HEP ÖNE İTERLER”
Sevginar UYGUN: İş kadını olmasaydınız ya da başka bir meslek tercih etseydiniz ne olmak isterdiniz?
Zeynep EREN: Yine muhasebeci. Hesapla kitapla uğraşmayı seviyorum. Hiçbir zaman hayalimde iş kadını olmak düşüncesi olmadı. İnsanlar beni hep öne iterler. Ben geri çekiliyorum ama hayır öne geçeceksin diyorlar. Okulu bitirdikten sonra çalıştığım tekstil fabrikasında 100 kişi arasında tek Türk'tüm ve beni sorumlu yaptılar. Ben ciddi görünüyormuşum. Bu makamda oturmak çok başka. Burada karar vermen gerekiyor. Son kararı doğru veya yanlış benim vermem gerekiyor. İstemedim ama hayat hep itti beni. Hayalimde iş kadını olmak gerçekten yoktu çünkü ben kendimi çekingen görüyorum. Ön plana çıkmayı sevmiyorum.

“MECBUR KALDIM VE YÜRÜTMEYE ÇALIŞIYORUM”
Sevginar UYGUN: Cesur musunuzdur?
Zeynep EREN: Cesurum zaten cesur olmasam nasıl yapacağım bu işleri? Mecbur kaldım ve yürütmeye çalışıyorum. Başıma neler geldi ama hiç pes etmedim. Türkiye'de adalet olduğuna hiç inanmıyorum. Yaşadıklarım planlayıp da elde ettiğim şeyler değil. Hayatın önüme koyduğu şeyleri hakkını vererek yerine getirdim.

Sevginar UYGUN: Gelecekle ilgili bunu da kendim için yapmak istiyorum dediğiniz bir şey var mı?
Zeynep EREN: İş konusunda yok artık. Bunları devam ettireyim yeter. Dünyayı geziyorum. O vardı hayalimde ama eşimle; kısmet olmadı. Bir kadın arkadaş buldum; onun da eşi vefat etti, ikimiz geziyoruz. Çok ülkeler gezdim. Şimdiden sonra oğlumla, torunumla, gelinimle iyi geçineyim istiyorum. Başka ne isteyim ki?

“HAYAT İNSANA BİR KERE VERİLİYOR ONU YAŞAMAK LAZIM”
Sevginar UYGUN: Bir kadın olarak kadınlara bir tavsiyeniz olabilir mi yaşadıklarınızdan öğrendiğiniz?
Zeynep EREN: Her kadının başına mutlaka bir şeyler geliyor. Ama öldüm, bittim dememeli çünkü insan hayata bir kere geliyor. Bu hayat insana bir kere veriliyor onu yaşamak lazım. İlk önce kendin için yaşamalısın. Sen iyi olursan, varsa, çocuğun da iyi olur. Pes etmemek lazım.

“HERKES YAPAR”
Sevginar UYGUN: Siz bu kadar şeyin üstesinden gelebileceğinizi tahmin edebiliyor muydunuz?
Zeynep EREN: Kesinlikle hayır. İçine girdikten sonra herkes yapabilir. Sadece biraz cesaret. Zayıf karakterli bir insan zor yapar çünkü çok şeyler geliyor insanın başına.

ADALETİ SAĞLAMAK, TAHSİLAT SORUNUNU YOK ETMEK
Sevginar UYGUN: Elinizde sihirli bir değnek olsa neyi değiştirmek isterdiniz?
Zeynep EREN: Adaleti. Adalet olsun istiyorum. Ben kimseye güvenmiyorum ve ona rağmen devam ediyorum çalışmaya. Bıraksaydım onca emeğimize yazık olurdu.
Bir de ‘tahsilat' konusu var tabi… Ben bu kelimenin varlığı ve anlamını Türkiye'de öğrendim. Daha önce de muhasebecilik yapıyordum ama hiç böyle bir sürecin farkında değilmişim.
Adalet olsun tahsilat sorun olmaktan çıksın isterdim; ancak sihirle mümkün her halde…

“HİÇ BİR ŞEYİ TEK BAŞIMA YAPMADIM”
Sevginar UYGUN: Son olarak ne söylemek istersiniz?
Zeynep EREN: Birçok badireden geçtim, kazandıklarım ve kaybettiklerim bir yana, başarılarım asla tek başına elde edilmedi. Sadakati ve samimiyetiyle, emeğini bizlimle paylaşan herkese teşekkür ediyorum. Ve en özel teşekkürüm de aileme, oğlum ve gelinime ve de torunuma. Hayatıma güzel anlamlar kattıkları için onlara minnettarım.

YORUM YAP