XXXXX

Çılgın Proje Ve Silivri (2)

Dün kaldığımız yerden devam edelim... “Çılgın Proje” ye...

“Bu proje gerçekten çılgın mı?” diye, geçtiğimiz hafta içinde Ahmet Hakan Coşkun sormuş ve cevaplamıştı.

İstanbul'a ikinci boğazın yapılması, “çılgın” değil belki ama olayı yedi ay önce ilk duyuran Hıncal Uluç'un söylediği gibi, “Bin gün düşünülse akla gelmeyecek” türde bir hayalgücü gerektiren, cesaret gerektiren bir proje...

Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'ın, naçizane benim de feyz ve cesaret bulduğum bir sözü vardır, adeta “mottosu” gibidir, en son 2010 Faaliyet Raporu'nun okunduğu meclis toplantısında söylemişti;

“Hayal gücü, bilgiden de, paradan da daha önemlidir...”

Hayaliniz yoksa, bir çok şeyi başarıya ulaştıramazsınız. Bilginizin de, paranızın da olması önemli değildir, dünyayı değiştiren bir çok icat, proje ve eylem, bir hayalle başlamıştır.

Bu açıdan, Türkiye'nin de, Silivri'nin de, kaynağı ne olursa olsun, ortaya koyan ya da uygulayan kim olursa olsun, bu tip ayağı yere basan hayallere, yapılabilecek tarzda düşüncelere ihtiyacı var...

Peki, eğer gerçekleşir ve yapılırsa, “Çılgın Proje” Türkiye'ye ve bizim için daha önemlisi, Silivri'ye ne katar, ne götürür?

Öncelikle, Silivri, birinci derece tarım arazilerinin son derece bol olduğu, verimli topraklara sahip... Bu proje, Silivri'de gerçekleştirilecekse, planlama aşamasında ve sonrasında, tarım arazilerinin korunmasına ve yapılaşmaya çok dikkat edilmeli...

Günümüzde insanoğlu, hemen hemen her şeyi labaratuvarlarda ya da fabrikalarda üretebilirken, insan eliyle üretilemeyen nadir şeylerden biri haline geldi toprak...

İnsan eliyle bina yapabilirsiniz, hava alanları, yollar, köprüler, kanallar yapabilirsiniz ancak ekilebilir ve verimli tarım toprağı yapamazsınız.

Başbakan Tayyip Erdoğan, her ne kadar Çılgın Proje'yi tanıttığı toplantında, tarım arazilerinin korunacağının ve yapılacak olan yeni boğazın etrafında mutlak yapılaşmanın önleneceğinin altını çizse de, bu gibi söylemlerin çoğu zaman sadece “sözde” kaldığını hepimiz biliyoruz. Bunun en büyük örneği, yıllardır kağıt üzerinde ve sözde koruma altında olan İstanbul Boğazı'dır. Yasalar, kanunlar, yönetmelikler, kent planları ve politikacılar boğazın etrafında yapılaşmayı yasaklar ancak, neredeyse İstanbul Boğazı'nın tamamı, yapılaşma altındadır...

Devamı 03 Mayıs 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde

YORUM YAP