Cihaner: Haklılığımız ortaya çıktı

Cihaner: Haklılığımız ortaya çıktı

6.09.2016 11:06:47

CHP Silivri İlçe Örgütü tarafından Silivri'de ağırlanan CHP Milletvekili İlhan Cihaner, 15 Temmuz'da meydana gelen darbe girişimini, sonrasında gelişen olayları değerlendirdi ve süreç öncesinde CHP'nin mücadele başlıklarını hatırlatarak haklılıklarının ortaya çıktığını savundu.

CHP Silivri İlçe Örgütü, Suna Göçengil'in başkanlığında Cuma günü CHP Milletvekili İlhan Cihaner'i ağırladı. İlçe merkezinde partililerle buluşan Cihaner, 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişimi ve sonraki süreç hakkında düşüncelerini paylaştı, CHP'lilerin görüşlerini aldı, sorularını yanıtladı.

GÖÇENGİL: İKTİDARIN UYGULAMALARINA DUR DİYEBİLECEK TEK PLATFORM; CHP
CHP İlçe Başkanı Suna Göçengil, partililere “Gerçekten hareketli bir süreçten geçiyoruz. Hepimizi çok derinden etkileyen, ülke olarak zor şartların yaşadığı dönemdeyiz. Yaşanan olumsuzluk hepimizin sorumluluğunda. Mevcut iktidarın uygulamalarına dur diyebilecek tek platform; CHP'dir.” şeklinde seslenerek sözü vekil Cihaner'e bıraktı.

CİHANER: YAŞANAN BAŞARIYA ULAŞAMAMIŞ BİR DARBE GİRİŞİMİDİR
“Yaşanan olaylardan dolayı çok fazla bir araya gelemiyoruz ama en azından böyle kritik kavşaklarda sizlerin görüşünü almak, interaktif bir şekilde durumu değerlendirmeyi çok faydalı buluyorum.
Gündemimiz malum 15 Temmuz'da meydana gelen darbe girişimi üzerine şekilleniyor. Muhtemelen önümüzdeki birkaç yılı da kapsayacak ve belirleyecek bir olay. Sonrasında AKP'nin kanun hükmündeki kararnamelerle hayata geçirilecek tedbirler, görevden almalar, devlet kurumlarının yeniden yapılandırılması ve yapılan şeyler hem çok geniş bir yurttaş topluluğunu, belki de birkaç kuşağı etkileyecek. Partimiz de bu anlamda çok dikkatli olmalı. Türkiye'yi 15 Temmuz'a getiren bir Fethullahçı cemaat yapılanması gerçeği var. O dönem özellikle AKP ve cemaatin takip ettiği kurgu davalar ağırlıklı olarak Silivri ile birlikte anılıyordu. Şimdi yine öyle bir süreç başlayacak. Bu da sizlerin kısmetsizliği diyelim. Tartışmalar akıllarda hiç hoş şeyler bırakmıyor. Tabandaki kafa karışıklığı da gerçeklik. 15 Temmuz'da yaşananların nitelendirilmesiyle ilgili benim kafam çok net. O gün yaşanan tartışmasız başarıya ulaşamamış bir darbe girişimidir.

“HAKLILIĞIMIZ ORTAYA ÇIKTI”
Zaten yavaş yavaş bunun delilleri de ortaya çıkmaya başladı. Ama bu demek değildir ki 15 Temmuz'da bir darbe girişimi var diye Türkiye'yi 15 Temmuz'a getiren süreci, CHP'nin başta laiklik olmak üzere mücadele başlıkları, dış politikada barışçıl demokratik bir hattın tutulması yönündeki taleplerin çok daha fazla dile getirilmesi gerekmekte. Her şeyden önce haklılığımız ortaya çıktı. Biz yıllardan beri kamuda laikliğin geriletilmesini, kamuya bir takım cemaatlerin yerleştirilmesinin Türkiye'yi nasıl bir felakete götüreceğini söylüyorduk, eleştiriyorduk. Kaldı ki partimizin ilkelerinden biri zaten laiklik. Laiklik sadece inançla ve ibadetle ilgili değil, kamunun her alanında personel alımından tutun, politikaların oluşturulmasına ve yasa yapımına kadar her alanı ilgilendiren bir ilke. Dış politikada barışçıl bir hattın izlenmesi, Suriye politikaların yanlışlığı gibi Türkiye'nin şu anda mücadele ettiği ne kadar sorun varsa hepsiyle ilgili tarihsel olarak haklı çıktık. Bizim bu süreçte AKP'nin pompalamaya çalıştığı ve yavaş yavaş cilaları dökülmeye başlayan bu milli mutabakat, yok milli birlik gibi söylemlerine çok fazla kaptırmadan ülkenin gerçek ulusal çıkarlarını göz önünde bulundurmamız lazım. Bir dönem tam tersini söyleyerek bir milli birliği aşılamaya çalışıyorlardı. O zaman da dediğimiz doğruydu, şu anda da doğru olduğu özgüveniyle hareket etmemiz lazım. Gündemimizden kopmamızı gerektirecek bir şey yok, ama 15 Temmuz'da yaşananlar da gerçek başarıya ulaşamamış bir darbe.

“ETRAFLARINDAKİ ÇEMBER DARALINCA “YA DEVLET BAŞA, YA KUZGUN LEŞE” DEDİLER”
Niye böyle bir şey yaptılar? Cemaatin etrafındaki çember daraldı. Silahlı terör örgütü kararı çıkmıştı. İlk askeri ŞUR'ada ordudaki cemaatçilerin de tasfiye edileceği ortaya çıkmıştı. Danıştay ve Yargıtay'daki cemaatçilerin tasfiyesi için bir yasa yürürlüğe girmek üzereydi. Meclisten çıkmıştı. Bunların hepsini üst üste koyunca tüm güçlerini yitireceğini düşünerek “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” diyerek böyle bir girişimde bulundular.

“DEMOKRATİK ÇÖZÜM YERİNE AKP, KENDİ AJANDASINI HAYATAGEÇİRMEYE ÇALIŞIYOR”
Bu girişimde bulunurken de toplumda var olan kutuplaşmanın kendi lehlerine bir toplumsal taban oluştursun diye darbe bildirisinde AKP'li karşıtlarının hoşlarına gidecek bir takım kavramları öne sürdüler. “Yurtta sulh” diyerek doğrudan Atatürk'ün sözüne atıf yaptılar ama artık net bir şekilde ortaya çıktı ki bu da Fethullahçı bir darbe. Sonrasında da maalesef AKP'nin birçok olayda olduğu gibi bu süreçten ders çıkararak toplumun sorunlarını gerçek birlik ve demokratik şekilde çözmek yerine geçmiş gündeminden kopmadan yine kendi ajandasını hayata geçirmek istediğini görüyoruz. Burada bize çok görev düşünüyor. Askeri okulların kapatılması neredeyse toplumun tamamı tarafından eleştirilmekte. Buna rağmen kapatmaya karar verdiler. Gülhane Askeri Tıp Akademisi gibi Osmanlı'dan bu yana gelen köklü bir kurumu kapatıp, toplumun bile benimseyemeyeceği bir adla değiştirdiler. Hala Taksim'de bir topçu kışlası lafı var. Şu anda en büyük sorunları yaşayan yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı konusunda geçmişten kopmuş değiller. Tam tersi daha da ileri götürüp adli yıl açılışını AKP önceki gün Cumhurbaşkanlığı içerisindeki bir salonda yaptı. Cumhurbaşkanı, “Ben yargının da, yürütmenin de başıyım.” diyerek hala bu kaostan çıkışı kendi yanlış yöntemleriyle yapmaya çalışacağını gösteriyor. Parlamentoda üzerinde uzlaşılacağı bazı şeylerin kanun hükmünde kararnamelerle tersinin yapılacağı anlaşılıyor. Bizi gerçekten daha kritik günler bekliyor, çünkü karşımızda çözülmüş bir devlet var. Ordudaki rütbelilerin neredeyse üç'te ikisi yarısı ya açığa alındı ya da tutuklu. Bu kadar çözülmüş bir devlet yapısının yeniden inşa edilirken çok dikkatli olunması gerektiği tartışılmasızken AKP'nin gerekli dikkati göstermediğini görüyoruz. Örneğin, kamuya alınmakla Türkiye'yi bu noktaya getiren yaklaşımı terk etmemiş. Biz diyoruz ki liyakat, objektif koşullar olsun. Tam dersi “Sadece mülakatla alacağız” diyorlar. Mülakatın da nasıl yapıldığını hepimiz biliyoruz. İşimiz her zamankinden belki daha zor. Böyle koşullarda mücadele etmeye çalışıyoruz.” Toplantı soru ve cevaplarla devam etti.
Renginar SALİ

YORUM YAP