“–Hayır, ben görgü ve tecrübemi artırıyorum, zarar değil fayda görüyorum” diye itiraz ediyordu.
Çünkü her gittiği yerde ve ortamda kendisinin başkalık ve güzelliği ön plânda oluyordu bu da ona iftihar vesilesi idi. Bu yüzden hiçbir öğüt, kendisine tesir etmiyordu.
Tattığı bir şey vardı; kertenkele hayranlıkla beğeniyor, baykuşlar ayrıca beğeniyor, maymunlar bilhassa beğeniyordu, beğenmeyen yoktu.
Hepsi diyordu ki:
“–Ne kadar güzelsin!”
“–Senin gibi değerli olmak için neler vermezdim neler!”
Dostluklar ilerledikçe de bu beğenme cümleleri değişmeye başladı Kimi hasedinden kimi cahilliğinden kimi kendine daha yakın görmek istediğinden kimi de bilgiçlik taslamak için ısrarla tavsiyelerde bulunuyordu:
“–Ey varlığın gözdesi tavus! Bir de şöyle şöyle yapsan, inan ki güzelliğin iki kat daha artacak.”
“–Evet evet hele şunları da yapsan var ya, güzelliğine kimse kusur bulamaz.”
“–Ey tavus, bütün bunlar gerçekten doğru, eğer bir gerçekleştirecek olursan diğer tavuslar bile senin yanında çirkin kalır.”
Nihayet bu can eriten sözlere dayanamayan yeni yetme tavus, denilenlere boyun büktü.
Haberin devamı 20.06.2011 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…