XXXXX

Ben Size Çaktım

Malum teranedir: Fotoğraf icat edildiğinde "resim sanatını öldürecek" denilmişti, sinema icat edildiğinde de "tiyatroyu öldürecek"...
İnternet siteleri için de "yazılı basını öldürecek" denildi, aksine gazete satışları arttı. Gazetenin ölmeyeceğini görmek için çok derin düşünen bir mütefekkir olmak gerekmiyor. (Televizyon çıktığında da aynı şey söylenmemiş miydi sanki?)
Peki bile bile niçin bu zırvayı sürüyorlar önümüze?
Çünkü önem kazanmak, ciddiye alınmak istiyorlar. Bu arada para kazanmak da tabii...
Haklarıdır. Elbette azıcık da abartacaklar, onu da anladık.
Fakat yarışa sağlam yerden başladıkları söylenebilir mi?
"Haber sitesi" adı altında faaliyet gösterenler yani...
Hayır, çünkü "altyapıları" yok, kadroları yok (oturdukları yerden tek kişiyle dönüyor iş), gerekli yatırımı yapacak çapları yok, paraları yok. Binlerce lira yatırım isteyen bir iş için ellerini ceplerine atıp çıkarabildikleri hepi topu birkaç yüz liradır, onu da sağdan soldan toplamışlardır zaten.
Eh, okunurlukları da ona göre işte, yüz kişi, iki yüz kişi...
Bunun için "tıklanma sayısını arttırma" yöntemleri, daha doğrusu birtakım çakallıklar deniyorlar tabii.
Facebook'ta haberi yayıp, fazladan birkaç “tık” oradan kapmak, ziyarete gittikleri ofislerde, bürolarda insanların tepesine dikilip, “şu haberi mutlaka oku” diyerek zorla siteye sokmak...
Kaldı ki, günün içinde sitelere girip girip çıkanlar da tıklanma oranını elbette arttıracaklardır.
On kişi aynı siteye beşer kere girip çıksa, elli kişi girmiş gibi gösterilir okura...
Yatırım yapılamayınca, “uydur uydur yaz” yöntemine sapıyorlar, maliyet; sıfır lira.
Kendilerine “yakın” diğer sitelerin, gazetelerin haberlerinden iktibas da, diğer bir yol.
Ancak esas yanlışı, "okur yorumu" adı altında, her canı isteyenin her ağzına geleni söylemesine çanak tutarak yaptılar.
Ağzına geleni yazmak artık çok kolaydı, "bir tık mesafesinde", one click away! Kağıt yok, kalem yok, zarfa koyup pul yapıştırmak yok, kalkıp postaneye gitmek yok. "Rumuz" kullanıldığından, kimlik gizlemek yani kendini saklamak da son derece kolaylaştırıldı, hatta teşvik edildi.
Böylece, internet siteleri, ruh hastalarının beyin çöplüğüne dönüştüler. (Mesela bendeniz bu sayede ne kadara satılık olduğumu, kaç paraya ne iş yaptığımı falan öğrendim. )
Sitecilik aslında iki küme gazetecinin işine yaradı.
Bir: Şu ya da bu nedenle, kısa ya da uzunca bir süre işsiz kalan arkadaşların, susmama, kendilerini unutturmama, ortadan bütün bütüne kaybolmama ihtiyaçlarını karşıladı. (Yeni bir iş bulur bulmaz siteyi miteyi hemen bırakanlar oldu.) Ki bu gruba işlerini “adam gibi” yaptıkları sürece kimse laf edemez.
İki: Medyada da, iş hayatında da, toplum içinde de sıfırı tüketmiş, artık hiçbir umarı kalmamış, ya da çalışsa çabalasa bugün bulunduğu noktadan daha ileri gidemeyeceği anlaşılmış bazı kişilerin oyalanma ve "yara kaşıma" platformu oldular bu siteler... Esas sorunumuz işte bunlar.
Hadi şimdi yazsınlar bakalım:
Bugün yine bize çaktı.
Çakılacak ağız benim çekice yakın gelir.

**

Bugün Cuma, yeni bir şey yazmaya üşendiğimden yine klasik numaramı yaptım, kolaya kaçıp yazıyı beleşe getirdim.

Hafta başında görüşmek üzere.

25 Şubat 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde

YORUM YAP